Bu yazı, bir sıcak dalgasının Ege Bölgesinden başlamak üzere ülkemizi etkisine aldığı günlerde kaleme alınıyor. Birkaç yılda bir maruz kaldığımız sıcak dalgalarına aşinayız.
Geçtiğimiz dönemde ortaya çıkan kuraklığın nedeni “La Nina” (kız çocuğu), bahse konu sıcak dalgasının nedeni ise “El Nino” (erkek çocuğu) olgularına dayanıyor. Dönemsel olmayan bu olguların meydana geldiği coğrafi bölge sınırlı olmakla birlikte etkileri küresel ölçekte ortaya çıkmaktadır.
La Nina, Peru açıklarındaki okyanus su kitlesinin soğumasıyla, El Nino ise aynı su kitlesinin ısınmasıyla tetikleniyorlar. Her iki olgu da binlerce yıldır tekrarlanmakla birlikte, günümüzde bunların etkisinin daha belirgin hale gelmesindeki başlıca etkenin küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği olduğu konusunda, uzmanlar fikir birliği içinde bulunuyorlar. 2020 yılında sona erdiği gözlenen La Nina, alışılmadık şekilde ve arka planda işleyen iklim değişikliği olgusunun etkisiyle 2021 yılında erken bir geri dönüş yapmıştı.
Kuraklık, aşırı yağış gibi sıcak dalgaları da tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkilere, ürün kayıplarına yol açmaktadır. Yarı dönemsel sayılabilecek beş, yedi, on yıl aralıklarla tekrarlanan iklim anomalileri köylü ve çiftçilerimizce zaten bilinmekteydi. Ne var ki, iklim değişikliği olgusu ile baş gösteren “yeni normal” haline gelmiş bulunuyor.
Geliştirilmiş bütün iklim modellerini kullanan iklim bilimciler, yağış ve sıcaklık rejimlerinin, küresel ölçekte giderek daha düzensiz hale geleceği tahmininde bulunuyorlar. Görünen odur ki; kuraklık, çok yoğun yağışlar, aşırı sıcak ve soğuklar bundan böyle çok daha sık tekrarlanacaktır. Aşırı sıcakların 2022 yılında Avrupa’da 61 bin küsur ölüme yol açtığını da bu arada belirtelim. Gelecekte bu sayının daha da artacağı uzmanlarca dile getiriliyor.
Günümüzde yüz yüze geldiğimiz sıcak dalgası, günlük yaşamı aksatan, ölümlere yol açan etkilerinin yanı sıra, açık tarım alanlarında yetiştirilen istisnasız bütün sebze ve meyve türleri üzerinde tahrip edici etkilere sahip olmakla, ekonomik açıdan yıkımlara da yol açacaktır. Bu olumsuz etkilerin “yeni normale” dönüşmesi nedeniyle, mevcut tarım uygulamalarını sürdürmek olanağı bulunmuyor.
Açık tarım alanlarında aşırı sıcakların yol açtığı ürün kaybına bağlı olarak, mevsimlik sebze ve meyve fiyatlarında bir artışın meydana gelmesi de kaçınılmaz görünüyor.
Aşırı sıcakların, tarladaki ürünler üzerindeki etkisi, daha sık ve çok sulamayla da önü alınamayan sonuçları bulunuyor. Mevcut ürün desenini genişletmenin ya da değiştirmenin de olumsuz etkilerin sonuçlarını gidermekte ancak sınırlı bir yararı olacağı anlaşılıyor.
Bütün dünya denizlerinde artan yüzey sıcaklığına bağlı olarak, deniz suyunda mevcut oksijenin azalması, bütün deniz canlıları ve bu arada besin kaynağı olan balık türleri için bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla, su ürünleri üretiminde, önümüzdeki dönemde, kayda değer bir daralma meydana gelebilir.
Sıcak dalgası besicilik alanında da olumsuz etkiler yapıyor. Aşırı sıcak hava koşullarının neden olduğu baskı ve stres yüzünden süt üretimi ciddi miktarda azalmaktadır. Bu etkene bağlı olarak, süt ürünleri arzında meydana gelebilecek azalma, doğal olarak fiyat artışlarına yol açacaktır. Yüksek hava sıcaklığının baraj ve göletlerde buharlaşmanın artışı gibi, yüzey sularının da yine buharlaşmaya bağlı olarak kaybına yol açtığını da notlarımıza eklemek gerekiyor.
Bir parantez açarak, mevsimsiz yoğun yağışların neden olduğu bir etkiye de yer verelim. Tarım ürünlerini, meyve ağaçlarını zararlı böceklerden korumak amacıyla kullanılan ilaçlar, yağmur suları ile yıkanarak toprak ve yüzey sularına karışmaktadır. Su ve toprağa karışan ilaçların bünyesinde bulunan kanserojen kimyasallar insan ve çevre sağlığı bakımından bir risk oluşturuyor.
Bu yazının ana konusu olan sıcak dalgaları konusuna dönersek; yağmur suyu hasadının yapılarak, sarnıç ve yeraltı barajlarında toplanacak yağmur sularının kurak sezonda kullanımı bir zorunluluk olarak görünüyor. “Yeni Normal” koşullarında neler yapılabilir?
Merkezi yönetimin çiftçi ve köylülerin uğrayacağı maddi zararları gidermek üzere, sigorta işlevi görecek fonlar oluşturması, akla ilk gelenler arasında bulunuyor.
Tarım alanlarında örtü altı ziraat (seracılık) uygulamaları, dış hava koşullarına karşı korunaklı üretim alanları olarak öne çıkıyor. Sera çatılarında yağmur suyu hasadı yapılabileceğine de işaret ederek bu yazıyı sonlandırıyoruz.