Tarihin çarpıtılması, tarihi eserlerin yapıldıkları topraklardan koparılması, hırsızlıkların, kaçakçılıkların üstünün örtülmeye çalışılması 21.yüzyılın kültürel gelişmişlik düzeyine hiç yakışmıyor.
Güya “korumak”, “kendi geçmişlerini araştırmak” adına bu ülkeye gelen yabacıların tarihi eserlerimizi yurt dışına götürmesi apaçık “kaçakçılıktır, hırsızlıktır”.
Bu konuda kullanılan sözcüklerin sertliğinden kimse alınmamalıdır.
Bunun geçmiş zamanlarda, öyle ya da böyle “sözde” izinlerle yapılması, buna çok etkili yetkililerin yardımcı olması da bu durumu değiştirmez.
Yurdunu seven herkes geçmişte ve bugün takındığı tavırla yüzleşmelidir.
Bu bağlamda Bergama’dan Berlin’e kaçırılmış eşsiz eserlerden biri de mermerden yapılmış 1.40 mt boyu olan bir kadın heykelidir.
19.yüzyılın sonunda Alman kaçakçı Carl Humann ve çetesi tarafından Bergama’da neresinde, hangi yılda bulunduğu, ne zaman dışarıya çıkarıldığı bildirilmemiş.
Sonradan yapılmış bir kaide üzerine duran heykel, “22 x 50 x 38 cm” boyutlarındadır.
Başının ve kollarının olmamasına rağmen duruşu ve görünüşüyle güzelliği çarpıcıdır.
Karşısında durup bakıldığında gerçek bir kadınla karşı karşıya olunduğu hissini verir.
İ.Ö.170 yılı gibi, bir süre sonra Batı Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olacak Bergama Krallığının yükselmeye başladığı yıllarda yapıldığı bildirilir.
Kadının üzerindeki giysiye “peplos” deniyor.
Bu tür giysi, antik çağın çok sevilen, kökü Mezopotamya’ya kadar giden bir giysiydi.
Peplos, dikdörtgen biçimindeki bir kumaşın, karşılıklı kenarları aynı tarafa gelecek şekilde bedene sardırılması, üst kısmının omuzlarda iğne ile birbirine tutturulmasıyla yapılırdı.
Üst kısmı dökümlü olan giysinin etekleri pileli ya da büzgülü olarak aşağı inerdi.
Antik çağ heykelciliğinde “peplos” giymiş kadın heykelleri genellikle tarımın, bereketin, mevsimlerin tanrıçası olan Demeter’in kızı Kore olarak da adlandırılan Persephone’nin heykelleriydi.
Üstelik Pergamon kenti dünyadaki sayılı bir Demeter tapınağına sahipti.
“Peplosphore”, böyle “peplos” giydirilmiş tanrıça heykellerine verilen addır.
Pergamon heykelcilik okulunun tüm özelliklerini taşıyan, Bergama’dan götürülmüş bu zarif heykel Berlin Müzesi/Hapishanesinde “AvP VII 26” nosu ile kayıtlı.
Tamamen antik Ege coğrafyasının kültürüyle ilgili bu eserin, yapıldığı zamanda bataklıklar ve ormanlarda yaşayan Germenlerle/Almanlarla ne ilgisi var?
Hal böyle iken, bugünkü Alman yetkililerin ona da diğer kaçırılmış Bergama eserleri gibi “Prusya (Almanya’nın eski adı) Kültür Mirası/Malı” demesi tarihe saygısızlıktan başka bir şey değildir.
ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA HEYKELLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA, AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!
(Kaynak: http://www.smb-digital.de/eMuseum, Database-Antikensammlung)