TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-138. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM.
19.yüzyıl sonunda aralarında mühendislerden arkeologlara, konsoloslardan prenslere kadar bir grup Alman, organize bir şekilde Anadolu’nun, Bergama’nın tarihi eserlerini Almanya’ya götürmüşlerdi.
Bu götürüş meşru değil şaibeli ve bir kaçakçılık olayı idi.
Bu bağlamda, başka bir ülkenin tarihi değerlerine izinli izinsiz el koyup, alıp yurt dışına götürmenin ahlaki olmadığını bilen Alman yetkililer ve yandaşları buna bir kulp buldular.
O zamanlar bu toprakların sahibi Osmanlı Devleti’nin Bergama Zeus Sunağını ve eserlerini Almanlara “sattığını” ileri sürerek Dünya ve Türkiye kamuoyunu yıllarca uyuttular.
Yapılan belgeli hırsızlıklar, ağır siyasi baskılar, alevera dalevera ile alınan izinler unutturulmaya çalışıldı.
Büyük bir yalanla Osmanlı Devlet yöneticileri suçlandı, Türkiye ve Dünya aydınları kandırıldı.
Tabii ki bu ortamda, yurtsever Osmanlılar dışında bazı yerli aymazlar da vardı.
1864-1878 yılları arasında Bergama’da yaşananlar, eşi benzeri görülmemiş tam bir kültür talanıdır.
O yıllarda Prusya/Alman Devleti destekli mühendis Carl Humann ve çetesi Bergama’nın tarihi eserlerini, mevcut Osmanlı 1869 Nizamnamesi/Yasasınca kesinlikle yasak olmasına rağmen gizlice Berlin’e götürmüştü.
Belgelerle kendilerinin de itiraf ettikleri bu durum Dünya’nın neresinde olursa olsun açık bir kaçakçılık, hırsızlık olayıdır.
Bu haksız, hukuksuz ortamın bilincinde olan Prusya/Alman Devletinin ilgilileri duruma kendilerince çare aradılar.
O süreçte Osmanlının her kademesinde Alman Devleti etkiliydi.
Osmanlı Devlet Müzesi, Müzeyi Hümayun Müdürlüğüne Philip Anton Deither adlı bir Almanın gelmesini sağladılar.
1874 yılında, daha önce yaptıkları kaçakçılığı yasallaştırmak, yenilerinin önünü açmak amacıyla, bu P.A.Deither’in hazırladığı, Alman çıkarlarına uygun olduğunu düşündükleri yeni bir yasa çıkarttılar.
Bu yasayla kazılardan çıkarılan eserlerin 1/3’ü kazı yapan Almanlara, 1/3’ü arazi sahibine (yani Osmanlıya), 1/3’ü doğrudan Osmanlı Devletine verilecekti.
Şaibeli bölüşmeyi, yine bir Alman, Osmanlı Bankasının İzmir Şubesi Müdürü Göttingenli Heinze yapacaktı.
Ancak bu yasanını saçmalığını bilen Osmanlı görevlileri bu zorlama yasayı uygulamadı. Bergama eserlerinin yurt dışına çıkarılmasına o yıllar izin vermedi.
Taki 6 Ağustos 1878’e kadar.
93 harbi de denen, 18777-78 (93 harbi) Rus savaşında Osmanlı yenilmiş, Balkanlardan inen Rus Ordusu Ayastefanos/Yeşiköy’e kadar girmiş, payitaht İstanbul’un kapılarına dayanmıştı.
Başkentin Ruslarını eline geçme, Devletin yıkılma ortamında Osmanlı çaresizdi.
Sözde müttefik Almanların güya arabuluculuk yaptığı Berlin’de varılan anlaşmayla Osmanlı Romanya, Bulgaristan’daki topraklarını, Kıbrıs’ı kaybederken Alman Devleti bu durumu fırsat bildi.
Köşeye sıkışmış Osmanlıya yaptığı baskıyla, daha önce; kendi adamları olan, Osmanlı Müzeler Müdürlüğüne getirttikleri P.A.Deither’e 1874 çıkarttıkları, ancak uygulanmayan 1/3 yasasının yürürlüğe girmesi için Osmanlıdan izin koparttı.
Ancak Almanlar için bir sorun vardı!
O güzelim Bergama heykelleri üçe bölünemezdi ki!
Zeus Sunağının “Devler Savaşını” “Gigantomahia”yı anlatan muhteşem frizleri birbirinden ayrılamazdı ki!
Bunun için devreye, daha önceden beri kaçakçılık şebekesinin içinde olan Prusya/Alman Veliaht Prensi III.Friedrich girdi.
Bir süre Almanya’ya Kral da olacak Friedrich tarihi eser düşkünü bir İngiliz hanımla evliydi ve temelsiz Alman Emperyalist kültürüne kök bulma amacıyla Bergama eserlerine göz dikmişti.
Eserlerin 1/3’ünü almak için izin kopartmışlardı ya, şimdi geride kalan 2/3’ün peşindeydiler.
Bergama’yı soyan kaçakçılık şebekesinin kudretli elemanı Prens Friedrich öncülüğünde Osmanlıya bir kez daha yüklenildi.
Önce 5 Ekim 1878’de, sonra 16 Mayıs 1879’da ardından 13 Temmuz 1879’da bizzat Veliaht Prens III.Fiedrich’in yazdığı mektuplarla Osmanlıdan götüremedikleri, geride kalan eserleri, eserlerin 2/3’ünün de verilmesini istedi.
O zamanın Alman Devleti de bütün organlarıyla bu kaçakçılığın arkasındaydı!
Osmanlı, şebekenin siyasi kolu Veliaht Prens III.Friedrich’in yazıyla, ısrarla yaptığı üç talebi yine yazıyla reddetti.
Bunca baskıya rağmen direnen yurtsever Osmanlı Devleti yetkilileri de vardı demek!
Hem de Alman Emperyalizminin Osmanlı Devleti’nin her yanına sızmış olmasına rağmen.
Bu belgeler Osmanlı Devleti’nin tepesine çöreklenmiş Prusya/Almanya’nın en üst düzeydeki Devlet yetkililerin Osmanlı Devleti’ne yaptıkları baskıyı açıkça gösteriyor
Bergama eserlerinin ne kadar kıymetli olduğunu Alman soyguncular biliyordu.
Ve bir an önce onları alıp götürmek istiyorlardı.
Osmanlı bu eserleri vermemek için 1 yıl daha direndi.
Bu süreçte kim bilir neler yaşandı?
Kim bilir daha ne baskılar yapıldı gücü artık tükenmiş Osmanlıya!
Kimi yerli yetkililer bir şekilde ikna edildi!
20 Ağustos 1879’da alınan kararla Osmanlı Padişahı II.Abdülhamit 20 bin franklık, o zaman göre de komik bir tazminat/bağış karşılığında 9 Eylül 1878-16 Nisan 1880 yıları arasında yapılan kazılardan çıkarılan bütün eserlerin Almanlara verilmesini kabul etti.
Böylece Alman Emperyalizmi muradına ermişti.
Bergama eserlerinin büyük bir kısmı önce kaçırılmış/çalınmış, ardından şaibeli yasayla 1/3’ü alınmış, sonra da Alman Devletinin en üst seviyesindeki temsilcilerin gücüyle geride kalan 2/3’üne de el konmuştu.
Bu el koyuşa hırsızlık ve şaibeden başka ne denebilir ki?
Hukuksuzluk ve ahlak dışılık diz boyu değil mi?
Bu gelişmeler Dünya ve Türkiye kamuoyundan hep saklandı.
Artık Anadolu insanının gözü açıldı!
Tarih eserlerine sahip çıkıyor!
Hakkını arıyor!
ZEUS SUNAĞI VE BERGAMA HEYKELLERİ SOĞUK ve PUSLU BERLİN’E DEĞİL, GÜZEL BERGAMA’YA AİT. MUTLAKA GERİ GELMELİ, EVİNE DÖNMELİDİR!
(Bilgi ve belge kaynağı: Ali Sönmez: Yitik Miras Zeus Sunağı. İdeal Yayıncılık-İstanbul-2020)