OLKAN ÖZYURT-SABAH
Yeni normal günlerimiz başladı, artık hayatın pek çok alanında koronavirüse karşı alınan önlemlerle yaşayacağız. Kapalı bir mekana girerken ateşimizin ölçülmesi, sürekli maske takmak, günlük hayatın her anında sosyal mesafeyi koruyarak yaşamak yeni normalin olağan durumları... Peki bu yeni normal şartları altında sinemalarda nasıl film izleyeceğiz? 1 Temmuz'da sinema salonları açılınca gidip elbet deneyimleriz ama sadece maske takmak, sosyal mesafeye uygun şekilde salonlarda oturmak yeterli mi?Sinemacılar, dağıtımcılar, salon sahipleri bir süredir bu konu üzerinde çalışıyor ve ilgili bakanlıklarla temas halindeler. Herkesi memnun edecek ve seyircilerin sağlığını da koruyan önlemler nasıl olacak merak konusu. Elbet sinema salonlarında sıkı bir şekilde hijyenik önlemler alınacaktır. Sosyal mesafeye uygun bir şekilde koltuklara oturma uygulamasının, sinemanın ve salonların girişlerinde dezenfektan sıvılarının olması kesin gibi. Belki bazı sinemalar, online sinema bilet uygulamasına ağırlık verir ve böylece seyirci sadece karekod uygulamasıyla mümkün olduğunca az temasla direkt salonlara geçebilir. Fakat mesela salonlarda eskisi gibi mısır dahil bir şeyler yiyip içmek serbest olacak mı? Neticede bunları yapabilmek için maskenin çıkarılması gerekiyor ve maskenin çıkarılması da her halükarda risk barındırıyor. Ki mısır meselesi malum kısa bir süre önce sinemamızda ciddi bir krize neden olmuştu. AÇIK HAVANIN TAM ZAMANI
Ya da eskisi gibi antrakt olacak mı? Çünkü antrakt demek seyircinin sinema içerisinde dolaşması demek. İnsanlar arası temas riskini artıran bir durum yani. Ayrıca Türkiye'de ağırlıklı olarak sinemalar AVM'lerde bulunuyor. AVM'ler açılmış olsa bile uzmanların "İşinizi görüp hemen çıkın" tavsiyesi de ortada. Hal böyle olunca en az iki saat AVM'lerdeki sinemalarda bulunmanın getireceği tedirginliğin üstesinden nasıl gelinecek? Eski normalde seans aralarında salon temizliği hızlı bir şekilde ve kabaca yapılıyordu. Fakat yeni normalde temizliğin daha derinlikli ve hijyenik yapılması gerekiyor. Yani süre uzayacak. Bu da seans sayılarında azalmaya gidilmesini gündeme getiriecek. Buna sinema salonlarının yaklaşımını nasıl olacak? Bir başka problemse vizyon takvimiyle ilgili... Pandemi nedeniyle film çekimlerine ara verildiği için elde gösterime girecek film sayısı da az. Bu filmlerle yaz sezonunu geçirmek zor görünüyor. Hadi bu sorun bir şekilde çözüldü. Gayet iyi programlar oluşturuldu. Seyircinin kapalı mekan konusundaki endişesini gidermek için nasıl çare bulunacak? Bu endişenin atlatılması bir süreç meselesi ve merak ediyorum bu süreç nasıl yönetilecek?EKİME KADAR ISINMA TURU
Bir süre önce online bir etkinliğe katılan Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) başkanı ve Büyülü Fener Sinemaları işletmecisi İrfan Demirkol, salonların, seans sayısı ve kapasite sınırlamalarıyla eylül ayına kadar ısınma turu atabileceğini, sinema salonlarının tam anlamıyla açılışı için ise en uygun tarihin ekim ayı olduğunu düşündüklerini söyledi. Yani ekime kadar sinemayla ilişkimizi eski haline getirmek için uğraşacağız. Peki bu süreçte başka şeyler düşünülebilir mi? Mesela açık hava sinemaları... Uzun zamandır nostalji unsuru olarak görülen bu gösterim olanağı yeni normal sürecinde etkili olabilir. Yine pandemi sürecinde yeniden hatırlanan arabalı sinema da etkili bir gösterim yöntemi olarak düşünülebilinir. İki yöntem de hem seyircinin kapalı alan endişesini azaltır, hem sinema salonlarını yeni film dayatmasına sokmaz hem de sinemanın sosyal tarafınının yeniden hatırlatılmasını sağlar.
KAMPANYA ŞART!
Pandemi sürecinde perde kapatan tiyatro çalışanları için sanatçılar bir araya gelerek Dayanışmanın 100'ü Şiir adlı platformu kurdu. 100 sanatçının şiir okuyarak katıldığı bir kampanya başlatıldı. İnsanlar www. dayanismanin100usiir.org sitesi üzerinden kampanyaya destek olmaya çağrıldı. Kampanyadan elde edilecek gelirse tiyatro emekçilerinin ihtiyaçlarında kullanılacak. Çağdaş İstanbul Vakfı da çağdaş sanatçılar için bir kampanya başlattı. Pandemi sürecinde sanatçıların üretimine devam edebilmeleri için bir çağrı yaptı. Sosyal medya üzerinden yürüyen kampanyada sanatçıların eserlerinin satışı için bir farkındalık yaratılması amaçlanıyor. Sanatçılar eserleri ve özelliklerini anlatan paylaşımlar yapıp iletişim bilgilerini paylaşıyor. Destek olmak isteyenler de eser satın alarak sanatçılara yardımcı oluyor. Tiyatro, çağdaş sanat alanındaki bu kampanyalar gayet yerinde çalışmalar... Sinema alanındaysa Netflix ile İKSV ve Sinema Televizyon Sendikası işbirliği ile bir kampanya düzenlendi. Netflix 4 milyon TL tutarında bir fon ayırdı. Bu fon pandemiden etkilenen kamera arkasında çalışan insanlara dağıtılacak. Fakat bu yeterli mi? Açıkçası daha kapsamlı kampanyalara ihtiyaç var.
Yeni normal günlerimiz başladı, artık hayatın pek çok alanında koronavirüse karşı alınan önlemlerle yaşayacağız. Kapalı bir mekana girerken ateşimizin ölçülmesi, sürekli maske takmak, günlük hayatın her anında sosyal mesafeyi koruyarak yaşamak yeni normalin olağan durumları... Peki bu yeni normal şartları altında sinemalarda nasıl film izleyeceğiz? 1 Temmuz'da sinema salonları açılınca gidip elbet deneyimleriz ama sadece maske takmak, sosyal mesafeye uygun şekilde salonlarda oturmak yeterli mi?Sinemacılar, dağıtımcılar, salon sahipleri bir süredir bu konu üzerinde çalışıyor ve ilgili bakanlıklarla temas halindeler. Herkesi memnun edecek ve seyircilerin sağlığını da koruyan önlemler nasıl olacak merak konusu. Elbet sinema salonlarında sıkı bir şekilde hijyenik önlemler alınacaktır. Sosyal mesafeye uygun bir şekilde koltuklara oturma uygulamasının, sinemanın ve salonların girişlerinde dezenfektan sıvılarının olması kesin gibi. Belki bazı sinemalar, online sinema bilet uygulamasına ağırlık verir ve böylece seyirci sadece karekod uygulamasıyla mümkün olduğunca az temasla direkt salonlara geçebilir. Fakat mesela salonlarda eskisi gibi mısır dahil bir şeyler yiyip içmek serbest olacak mı? Neticede bunları yapabilmek için maskenin çıkarılması gerekiyor ve maskenin çıkarılması da her halükarda risk barındırıyor. Ki mısır meselesi malum kısa bir süre önce sinemamızda ciddi bir krize neden olmuştu. AÇIK HAVANIN TAM ZAMANI
Ya da eskisi gibi antrakt olacak mı? Çünkü antrakt demek seyircinin sinema içerisinde dolaşması demek. İnsanlar arası temas riskini artıran bir durum yani. Ayrıca Türkiye'de ağırlıklı olarak sinemalar AVM'lerde bulunuyor. AVM'ler açılmış olsa bile uzmanların "İşinizi görüp hemen çıkın" tavsiyesi de ortada. Hal böyle olunca en az iki saat AVM'lerdeki sinemalarda bulunmanın getireceği tedirginliğin üstesinden nasıl gelinecek? Eski normalde seans aralarında salon temizliği hızlı bir şekilde ve kabaca yapılıyordu. Fakat yeni normalde temizliğin daha derinlikli ve hijyenik yapılması gerekiyor. Yani süre uzayacak. Bu da seans sayılarında azalmaya gidilmesini gündeme getiriecek. Buna sinema salonlarının yaklaşımını nasıl olacak? Bir başka problemse vizyon takvimiyle ilgili... Pandemi nedeniyle film çekimlerine ara verildiği için elde gösterime girecek film sayısı da az. Bu filmlerle yaz sezonunu geçirmek zor görünüyor. Hadi bu sorun bir şekilde çözüldü. Gayet iyi programlar oluşturuldu. Seyircinin kapalı mekan konusundaki endişesini gidermek için nasıl çare bulunacak? Bu endişenin atlatılması bir süreç meselesi ve merak ediyorum bu süreç nasıl yönetilecek?EKİME KADAR ISINMA TURU
Bir süre önce online bir etkinliğe katılan Sinema Salonu Yatırımcıları Derneği (SİSAY) başkanı ve Büyülü Fener Sinemaları işletmecisi İrfan Demirkol, salonların, seans sayısı ve kapasite sınırlamalarıyla eylül ayına kadar ısınma turu atabileceğini, sinema salonlarının tam anlamıyla açılışı için ise en uygun tarihin ekim ayı olduğunu düşündüklerini söyledi. Yani ekime kadar sinemayla ilişkimizi eski haline getirmek için uğraşacağız. Peki bu süreçte başka şeyler düşünülebilir mi? Mesela açık hava sinemaları... Uzun zamandır nostalji unsuru olarak görülen bu gösterim olanağı yeni normal sürecinde etkili olabilir. Yine pandemi sürecinde yeniden hatırlanan arabalı sinema da etkili bir gösterim yöntemi olarak düşünülebilinir. İki yöntem de hem seyircinin kapalı alan endişesini azaltır, hem sinema salonlarını yeni film dayatmasına sokmaz hem de sinemanın sosyal tarafınının yeniden hatırlatılmasını sağlar.
KAMPANYA ŞART!
Pandemi sürecinde perde kapatan tiyatro çalışanları için sanatçılar bir araya gelerek Dayanışmanın 100'ü Şiir adlı platformu kurdu. 100 sanatçının şiir okuyarak katıldığı bir kampanya başlatıldı. İnsanlar www. dayanismanin100usiir.org sitesi üzerinden kampanyaya destek olmaya çağrıldı. Kampanyadan elde edilecek gelirse tiyatro emekçilerinin ihtiyaçlarında kullanılacak. Çağdaş İstanbul Vakfı da çağdaş sanatçılar için bir kampanya başlattı. Pandemi sürecinde sanatçıların üretimine devam edebilmeleri için bir çağrı yaptı. Sosyal medya üzerinden yürüyen kampanyada sanatçıların eserlerinin satışı için bir farkındalık yaratılması amaçlanıyor. Sanatçılar eserleri ve özelliklerini anlatan paylaşımlar yapıp iletişim bilgilerini paylaşıyor. Destek olmak isteyenler de eser satın alarak sanatçılara yardımcı oluyor. Tiyatro, çağdaş sanat alanındaki bu kampanyalar gayet yerinde çalışmalar... Sinema alanındaysa Netflix ile İKSV ve Sinema Televizyon Sendikası işbirliği ile bir kampanya düzenlendi. Netflix 4 milyon TL tutarında bir fon ayırdı. Bu fon pandemiden etkilenen kamera arkasında çalışan insanlara dağıtılacak. Fakat bu yeterli mi? Açıkçası daha kapsamlı kampanyalara ihtiyaç var.