Sabah gazetesi yazarı Şebnem Bursalı CHP'deki iç çekişmeleri ve bu çekişmelerde rakiplerini saf dışı bırakmak isteyenlerin hedef saptırarak konuyu Başkan Erdoğan veya AK Parti üzerinden ilerletme çabasını kaleme aldı.
İşte Şebnem Bursalı'nın yazısının tamamı:
Dipsiz bir kuyu gibi CHP siyaseti. CHP'li CHP'linin kurdudur. Dışarıdan bir düşmana ihtiyaç duymadan birbirlerinin kuyusunu kazarken en çok kendilerine zarar verirler. Son yaşananlar da bunun bir örneği oldu. Kulislere bakarsanız Kemal Kılıçdaroğlu'nu birileri "Bir CHP'linin Başkan Erdoğan ile görüştüğüne" inandırdı. O CHP'li de Muharrem İnce idi. Kemal Bey bu bilgiyi yakın çalışma arkadaşı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ile paylaştı.
O da gitti, yakın arkadaşı ve internet sitesinde yıllardır yazı yazdığı gazeteci Talat Atilla'ya anlattı. Atilla da kendisi yazmak yerine, Kemal Bey'in "basının amiral gemisi" ilan ettiği Sözcü Gazetesi Başyazarı Rahmi Turan'a söyledi.
Turan köşesinde yazdıktan 2 gün sonra Kemal Bey, basının bir diğer amirali ilan ettiği! Fox TV'ye çıkarak bütün iddiaları doğruladı ve doğrudan Başkan Erdoğan'ı CHP'yi dizayn etmeye çalışmakla suçladı!
Buraya kadar kısa bir hatırlatma yapmamın sebebi "ava giden nasıl avlandı" meselesini açmadan önce mevzuyu özetlemekti. Görünürde partide, gerçekte siyasette ve Türkiye'de dönüşüm mühendisliği, toplum mühendisliği yapmaya çalışanlar, kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Öncü halkada Muharrem İnce ve CHP yönetiminde artık parmakla sayılacak kadar azalan ulusalcı-Kemalist isimlerin tümden tasfiyesini, daha büyük halkada Başkan Erdoğan'ı ama en büyük halkada Türkiye'yi ve istikrarı hedef alanlar yine suçüstü yakalandılar. "Türkiye'de istikrarın simgesi, sembolü kim" desek, sanırım ezici çoğunluk "Tayyip Erdoğan" diyecektir. İşte siz Erdoğan şahsında bir tartışma yaratmayı ve yıpratmayı senaryolaştırdığınızda hedefinizin gerçek olması durumunda aslında Türkiye'nin istikrarını hedeflediğiniz de ortaya çıkıyor.
Mayıs 2013'te Gezi olayları ile başlayan, ama 2014'teki seçimlerde milletin Erdoğan'a sandıkta verdiği destek ile bozulan oyunu, 17-25 Aralık FETÖ yargı darbesi ile devam eden saldırıyla, yine tutmayınca 15 Temmuz 2016'daki darbe kalkışmasıyla doğrudan asker içindeki FETÖ eliyle denediler.
Millet oyunu yine bozunca bu sefer ekonomi üzerine saldırdılar. İlk etapta sarsılan ama hemen uygulamaya konulan yapısal çözümlerle atlatılan bu kriz ve saldırıların tüm hedefi Türkiye'nin istikrarı.
Türkiye ve bölgeyi yeniden dizayn etmeye çalışanların önlerinde tek engel gördükleri Erdoğan'ı yıkmak için yeniden toplumsal olayların fitilini ateşlemek, halkı sokağa çıkarmak için denedikleri son argüman yalan üzerine kurguladıkları "Başkan Erdoğan'ın CHP'yi sözde dizayn etme girişimleri" idi.
Fotoğrafın büyüğüne bakarken bir hatırlatma daha yapalım. Türkiye'de halkı sokak olaylarına itecek iki ana unsur var. Biri CHP. Muhalefet olma pozisyonunu sokak eylemlerine kaynak etmeyi amaçladığı ortada. Diğeri de HDP; eylem pratiği olan bir parti. Bu iki partinin son üç seçimde doğrudan ya da dolaylı ittifak haline sokulması da bir tesadüf değil, bu senaryoların unsuru.
Tarihsel bütünlükten ele alıp, fotoğrafın büyüğüne baktıktan sonra bugüne tekrar gelir isek; görünen kişiler ve hedeflerden ziyade Türkiye'nin istikrarını bozmak isteyenlerin ve Türkiye'nin hızını keserek eski güçsüz duruma geri döndürmeyi isteyenlerin suçüstü yapıldığını da daha rahat görürüz.
Günlerdir konuşulan ve CHP'nin iç meselesi gibi algılatılmaya çalışılan tuhaflıkların arkasındaki güçler de belli. Gezi olaylarını kurgulayanlar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'u gerçekleştirenler ve bunları kimler koruyor- kolluyor ise işte failler bunlar. Ama asıl acı olan; Türkiye'yi yeniden dizlerinin üzerine oturtmak için her yolu deneyen, her tuzağı kuranların sözcülüğünü ve gönüllü işbirlikçiliğini yapan CHP'nin durumudur.
İşte Şebnem Bursalı'nın yazısının tamamı:
Dipsiz bir kuyu gibi CHP siyaseti. CHP'li CHP'linin kurdudur. Dışarıdan bir düşmana ihtiyaç duymadan birbirlerinin kuyusunu kazarken en çok kendilerine zarar verirler. Son yaşananlar da bunun bir örneği oldu. Kulislere bakarsanız Kemal Kılıçdaroğlu'nu birileri "Bir CHP'linin Başkan Erdoğan ile görüştüğüne" inandırdı. O CHP'li de Muharrem İnce idi. Kemal Bey bu bilgiyi yakın çalışma arkadaşı ve Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu ile paylaştı.
O da gitti, yakın arkadaşı ve internet sitesinde yıllardır yazı yazdığı gazeteci Talat Atilla'ya anlattı. Atilla da kendisi yazmak yerine, Kemal Bey'in "basının amiral gemisi" ilan ettiği Sözcü Gazetesi Başyazarı Rahmi Turan'a söyledi.
Turan köşesinde yazdıktan 2 gün sonra Kemal Bey, basının bir diğer amirali ilan ettiği! Fox TV'ye çıkarak bütün iddiaları doğruladı ve doğrudan Başkan Erdoğan'ı CHP'yi dizayn etmeye çalışmakla suçladı!
Buraya kadar kısa bir hatırlatma yapmamın sebebi "ava giden nasıl avlandı" meselesini açmadan önce mevzuyu özetlemekti. Görünürde partide, gerçekte siyasette ve Türkiye'de dönüşüm mühendisliği, toplum mühendisliği yapmaya çalışanlar, kendi kazdıkları kuyuya düştüler. Öncü halkada Muharrem İnce ve CHP yönetiminde artık parmakla sayılacak kadar azalan ulusalcı-Kemalist isimlerin tümden tasfiyesini, daha büyük halkada Başkan Erdoğan'ı ama en büyük halkada Türkiye'yi ve istikrarı hedef alanlar yine suçüstü yakalandılar. "Türkiye'de istikrarın simgesi, sembolü kim" desek, sanırım ezici çoğunluk "Tayyip Erdoğan" diyecektir. İşte siz Erdoğan şahsında bir tartışma yaratmayı ve yıpratmayı senaryolaştırdığınızda hedefinizin gerçek olması durumunda aslında Türkiye'nin istikrarını hedeflediğiniz de ortaya çıkıyor.
Mayıs 2013'te Gezi olayları ile başlayan, ama 2014'teki seçimlerde milletin Erdoğan'a sandıkta verdiği destek ile bozulan oyunu, 17-25 Aralık FETÖ yargı darbesi ile devam eden saldırıyla, yine tutmayınca 15 Temmuz 2016'daki darbe kalkışmasıyla doğrudan asker içindeki FETÖ eliyle denediler.
Millet oyunu yine bozunca bu sefer ekonomi üzerine saldırdılar. İlk etapta sarsılan ama hemen uygulamaya konulan yapısal çözümlerle atlatılan bu kriz ve saldırıların tüm hedefi Türkiye'nin istikrarı.
Türkiye ve bölgeyi yeniden dizayn etmeye çalışanların önlerinde tek engel gördükleri Erdoğan'ı yıkmak için yeniden toplumsal olayların fitilini ateşlemek, halkı sokağa çıkarmak için denedikleri son argüman yalan üzerine kurguladıkları "Başkan Erdoğan'ın CHP'yi sözde dizayn etme girişimleri" idi.
Fotoğrafın büyüğüne bakarken bir hatırlatma daha yapalım. Türkiye'de halkı sokak olaylarına itecek iki ana unsur var. Biri CHP. Muhalefet olma pozisyonunu sokak eylemlerine kaynak etmeyi amaçladığı ortada. Diğeri de HDP; eylem pratiği olan bir parti. Bu iki partinin son üç seçimde doğrudan ya da dolaylı ittifak haline sokulması da bir tesadüf değil, bu senaryoların unsuru.
Tarihsel bütünlükten ele alıp, fotoğrafın büyüğüne baktıktan sonra bugüne tekrar gelir isek; görünen kişiler ve hedeflerden ziyade Türkiye'nin istikrarını bozmak isteyenlerin ve Türkiye'nin hızını keserek eski güçsüz duruma geri döndürmeyi isteyenlerin suçüstü yapıldığını da daha rahat görürüz.
Günlerdir konuşulan ve CHP'nin iç meselesi gibi algılatılmaya çalışılan tuhaflıkların arkasındaki güçler de belli. Gezi olaylarını kurgulayanlar, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'u gerçekleştirenler ve bunları kimler koruyor- kolluyor ise işte failler bunlar. Ama asıl acı olan; Türkiye'yi yeniden dizlerinin üzerine oturtmak için her yolu deneyen, her tuzağı kuranların sözcülüğünü ve gönüllü işbirlikçiliğini yapan CHP'nin durumudur.