
Kemal Kılıçdaroğlu...
5 Gün sonra CHP Genel başkanlığı koltuğunda 10. yılını dolduracak...
10 Yıllık genel başkanlığı süresince 9 seçimden yenilgiyle ayrıldı...
10 Yıllık genel başkanlığı süresince oluşturduğu "kendi sistemine" karşı gelenleri bir bir partiden attı...
Muharrem İnce, CHP Genel Merkezi'nde "Çete var" dedi... Dokunamadı...
Kemal Karataş, "Şato'da oturmazsınız" dedi... Savunması bile okunmadan partiden atıldı...
Yılmaz Ateş, "FETÖ" dedi... Partiden atıldı...
Say saya bildiğinizce... Kılıçdaroğlu'nun kurduğu sisteme kim karşı çıktıysa partiden atıldı...
CHP'yi İYİ Parti'ye "stepne" yaptı TBMM'ye taşıdı...
İYİ Parti görünmeyen ittifakçı HDP'ye yüklendi...
Kemal Bey, "darbe" söylemini ve ittifakların bir sonraki seçim için garanti taşımadığını saldı piyasaya...
Ardından Ali Babacan'ın ve Ahmet Davutoğlu'nun partilerini TBMM'ye taşıyabileceğini açıkladı...
Anketçi Hakan Bayraktar, Kılıçdaroğlu'nun iktidara gelmek gibi bir niyetinin olmadığını açıklayıp, CHP'nin oylarının gerçekte yüzde 15'in altında seyrettiğini söyledi...
Bunların üstüne şimdi de tutturdu "Parlementer Sisteme" döneceğiz laflarını söylemeye...
CHP'nin MYK, PM gibi üst organlarda aklı başında birileri kalmadı mı?
Neden sayın Kılıçdaroğlu'na hatırlatmıyorlar Türkiye'de rejimin değiştiğini???!!!
Yeni sistemin adının Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi olduğunu...
Bundan böyle bu ülkede yeniden Parlementer Sisteme dönmek için önce; Cumhurbaşkanı seçilmenizin gerektiğini birileri çıkıpta neden sayın Kılıçdaroğlu'na hatırlatmıyor?
Kaldı ki; bu şans iki defa ayağına gelmişken; neden Ekmeled'dini, İnce'yi aday gösterdi?
Kendisinin Cumhurbaşkanlığı'na aday olmasına kim ne diyecekti?
Biz mi dedik "tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz" laflarını...
Şimdi neyin nesidir "Parlementer Sisteme" döneceğiz sayıklamaları?
İlginç olan, dikkat ediyorsanız bu aralar yine başladılar TV kuşlarına "Kemal bey'in önünde yeniden genel başkan seçilmesi için hiçbir engel yok" dedirtmeye...
Mesele, Kemal Bey'in yeniden seçilmesi kadar küçük bir mesele değil ki!
Mesele, ülkeyi yönetmek için hiç bir iddası, hiç bir programı olmayan, işi gücü milletvekili, belediye başkanı yazmaktan ibaret olan birisinin yeniden seçilmemesi meselesidir!!!....
10 Yıl katlandınız yetmedi de şimdi yeni bir 10 yıl daha katlanmak için mi TV'lere sürmeye başladınız soytarıları...
Sıkıştığınızda ne diyorsunuz; "Adalet için dünyada tek yürüyen lider!"
Kim ve ne için yürünmüştü peki?
Nerede şimdi şanı, şerefi için yürünülen o vekil?
Neden Ankara'dan Maltepe'ye yüründü de Taksim'den, Gündoğdu'dan Ankara'ya yürünmedi?
Neden Taksim'den Gündoğdu'nan yürünüp Ankara'da adaletsizliğin (Varsa) kapısına dayanılmadı?
Beyler... Deniz Gezmiş bile ilk eylemini Samsun'dan Ankara'ya yürüyerek gerçekleştirmeye çalıştı ve yarı yolda gözaltına alındı... (Bir yanda Deniz Gezmiş'in mezarına çiçek koymakla kendini solcu göstereceksin, öbür yanda da tarihsel kuyruk acısı olan emperyalizm Kraliçesi'nin çocuklarıyla iş tutacaksın! Millet yiyecek bunları ha???!!!))
Niye Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün emperyalizme karşı kurtuluş meşalesini yakmak için Samsun'da ayak bastığı noktadan bu Adalet Yürüyüşü başlatılmadı?
Peki, yüründü de ne oldu?
Onca masraf, onca telaş, onca gürültünün karşılığında elde edilen nedir?
Çakalın biri çıktı yürüyüşün 7. gününde kitap bastı, belediyelere sattı!
Bu mudur Adalet/Adaletsizlik?
Kalamış'tan yata bindi ve günlerce yazıldı çizildi biliyorsunuz...
Yazılanlarda yatta Addullah Gül'le görüştüğü belirtildi...
Yat sahibinin bize anlattığına göre; yarım saat sonra da yata Ahmet Davutoğlu da bir tekne ile gelerek o toplantıya dahil olmuş...
Nereden bileceğiz ki; Ali Babacan'ın Abdullah Gül'le hareket edip etmediğini... Nereden bileceğiz ki Ahmet Davutoğlu'nun güneşin yamuk doğmadığı ülkeden talimat alıp almadığını...
Biz nereden bileceğiz ki; o gün o yatta "siz partilerinizi kurun TBMM'ye taşıma işini bana bırakın" denmediğini...!!!!!
O yatın sahibi arkadaşının tarif sözü: "Poker yüzlüdür!"