SAMSUN (İHA) - “Çağın salgını” ilan edilen diyabet Türkiye'yi de tehdit ediyor. Araştırma sonuçlarına göre hasta oranı yüzde 13,7’ye kadar yükselmiş durumda.
Diyabet, iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlenebilen bir hastalık. Tam bu noktada ise, pre-diyabet (diyabet öncesi dönem) döneminin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit eder hale gelen diyabet, adeta çağın salgınına dönüşmüş durumda. Hastalık, özellikle çeşitli organlarda oluşturduğu tahribatlarla istenmeyen sonuçlara kadar ilerleyebiliyor. Ancak diyabet konusunda bilinçli hareket edip tedaviye uyum gösteren hastalar yaşam kaliteleri düşmeden hayatlarına devam edebiliyor.
6,5 milyonu bulan diyabetli
Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Kan, diyabet konusunda bilgi verdi. Dr. Erdal Kan, "Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından ilki 1997-1998 yıllarında yapılan TURDEP II (2010) araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye’de diyabetli oranı yüzde 13.7’ye kadar yükseldi. Rakamlar arasında en çok dikkat çeken ise 6,5 milyonu bulan diyabetli hastaların neredeyse yarısının yeni diyabet hastası olarak listeye eklenmesi. Toplumda daha yaygın olarak görülen tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında kilo sorunu geliyor. Çünkü diyabet obeziteyle, vücut yağlanmasıyla ilişkili bir hastalık. Tabii, obezitenin de birçok nedeni var. Hareketsizlik, TV seyretme saatlerinin artması ve beslenme problemleri bunların başında geliyor. Çocuklarda dahi tip 2 diyabet görülüyor. Eskiden tip 1 ve tip 2 diye ayrılıyordu fakat artık bu ayrım eskisi kadar keskin değil" dedi.
Risk grupları içinde misiniz?
Uzm. Dr. Erdal Kan, bu noktada riskli gruplara uygulanacak tarama testlerinin olası diyabet öykülerinin erken teşhis edilmesini sağladığını belirtti. Kan, "Diyabet riskinin arttığı dönemi pre-diyabet olarak tanımlıyoruz. Halk arasında ‘gizli şeker’ diye bilinen bu dönemde, hastanın diyabet riski artmış oluyor. Pre-diyabeti çok önemsiyoruz çünkü bu dönemde bazı önlemleri almak, birtakım ilaçlar kullanmak, hayat tarzını değiştirmek ya da diyet yapmak gibi pek çok adım, muhtemel bir diyabeti önlemektedir. Yemeklerden sonra sürekli acıkma hissi varsa, çok fazla susama söz konusuysa, ani kilo kaybı olduysa kan şekerinin yükselmesinden şüphelenebilirsiniz. Ancak kan şekeri ölçümü normal çıkarsa ve hastanın kilosu, fiziki muayene sonuçları yerindeyse herhangi bir endişeye gerek yok. Hastanın Vücut Kitle İndeksi 30’un üstündeyse, ailede diyabet mevcutsa, hiperlipidemi, hipertansiyon ya da kalp hastalığı öyküleri varsa bu kez tarama testleri ve şeker yükleme testi devreye giriyor. Şeker yükleme testinin, kişinin pre-diyabet olup olmadığını da gösteren bir işlem. Kişinin açlık şekeri normal çıkabilir fakat şeker yükleme testi yapmadan pre-diyabet olup olmadığını anlamayabilirsiniz. Bu testle kişinin pre-diyabet olup olmadığını; eğer pre-diyabet varsa diyabete ne kadar yakın olduğunu da öğrenmek mümkün” diye konuştu.
Diyabet öncesi dönemde nelere dikkat etmeli?
Uzm. Dr. Kan şöyle devam etti: “Pre-diyabet döneminde bazen diyabete gidişi yavaşlatan ilaçlar kullanmak gerekebiliyor. Fakat ilaç kullanmadan önce hastalarımıza, beslenmelerini düzeltmelerini ve hareketli olmalarını öneriyoruz. Eğer hasta bunları uygular ve belirli bir kilo kontrolünü sağlayıp bunu devam ettirmeyi başarırsa zaten ilaca da ihtiyacı kalmıyor. Önemli olan, pre-diyabet döneminde kilo kontrolünü sağlayabilmektir. Diyabetin korkutan komplikasyonlarının da iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlendiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü önemli olan, kan şekerinin belirli bir düzeyde tutulmasıdır. Diyabete neden olan genetik faktörleri değiştiremeyiz fakat yaşam tarzımızı değiştirerek diyabete meydan okuyabiliriz. Özellikle gizli şeker olarak bilinen pre-diyabet döneminde gerekli tarama testleriyle önlem almak, diyabete erken yakalanma riskini de düşürmektedir.”
Hayatınıza “hareket” katın
Egzersizin, kalori yakımı yanında vücudun insülin yanıtını artıran ve kan şekerini düşürüp ilaç ihtiyacını azaltan önemli bir aktivite olduğunu dikkat çeken Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr.Erdal Kan, egzersizin diyabet hastalarında sıklıkla etkilenebilen bacak ve kollarda dolaşımı iyileştirirken, kolesterol ve kan basıncını da düşürdüğünü belirtti. Kan önerilerini şöyle sıraladı: "Nasıl egzersizler yapmak ve egzersiz yaparken nelere dikkat etmek gerektiği konusunda ise önemli bir öneri ve ipucu listesi veriyor: Egzersize yavaş ve düşük hızda başlayıp giderek tempoyu artırın. Kendinizi aşırı zorlamayın. Yanınızda her zaman diyabet hastası olduğunuzu belirten bir yazı, bileklik vb. taşıyın. Haftada 3-5 kez yürüyüş yapın. Ayak probleminiz varsa yüzme ve bisiklet gibi ayağa daha az yük bindiren sporları tercih edin. Spor ayakkabınızı ve spor kıyafetlerinizi her an görebileceğiniz yerlerde tutun. Böylece egzersiz her an aklınızda olacaktır. Ayaklarınızı sık sık kontrol edin (kızarıklık, su toplaması vb). Egzersiz süresince yanınızda glukoz kaynağı besinler bulundurun. Geç vakitlerde egzersizden kaçının, tek başınıza egzersiz yapmayın. Adımsayar kullanın ve 10 bin adımı hedefleyin. Bilimsel çalışmalar adımsayar kullananların, kullanmayanlara göre 2 bin 500 adım daha fazla attığını ve daha fazla kilo verdiğini gösteriyor. Yeterli miktarda su için. Egzersiz öncesi ve sonrası kan şekerinizi ölçün."
Diyabet, iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlenebilen bir hastalık. Tam bu noktada ise, pre-diyabet (diyabet öncesi dönem) döneminin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit eder hale gelen diyabet, adeta çağın salgınına dönüşmüş durumda. Hastalık, özellikle çeşitli organlarda oluşturduğu tahribatlarla istenmeyen sonuçlara kadar ilerleyebiliyor. Ancak diyabet konusunda bilinçli hareket edip tedaviye uyum gösteren hastalar yaşam kaliteleri düşmeden hayatlarına devam edebiliyor.
6,5 milyonu bulan diyabetli
Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Kan, diyabet konusunda bilgi verdi. Dr. Erdal Kan, "Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından ilki 1997-1998 yıllarında yapılan TURDEP II (2010) araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye’de diyabetli oranı yüzde 13.7’ye kadar yükseldi. Rakamlar arasında en çok dikkat çeken ise 6,5 milyonu bulan diyabetli hastaların neredeyse yarısının yeni diyabet hastası olarak listeye eklenmesi. Toplumda daha yaygın olarak görülen tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında kilo sorunu geliyor. Çünkü diyabet obeziteyle, vücut yağlanmasıyla ilişkili bir hastalık. Tabii, obezitenin de birçok nedeni var. Hareketsizlik, TV seyretme saatlerinin artması ve beslenme problemleri bunların başında geliyor. Çocuklarda dahi tip 2 diyabet görülüyor. Eskiden tip 1 ve tip 2 diye ayrılıyordu fakat artık bu ayrım eskisi kadar keskin değil" dedi.
Risk grupları içinde misiniz?
Uzm. Dr. Erdal Kan, bu noktada riskli gruplara uygulanacak tarama testlerinin olası diyabet öykülerinin erken teşhis edilmesini sağladığını belirtti. Kan, "Diyabet riskinin arttığı dönemi pre-diyabet olarak tanımlıyoruz. Halk arasında ‘gizli şeker’ diye bilinen bu dönemde, hastanın diyabet riski artmış oluyor. Pre-diyabeti çok önemsiyoruz çünkü bu dönemde bazı önlemleri almak, birtakım ilaçlar kullanmak, hayat tarzını değiştirmek ya da diyet yapmak gibi pek çok adım, muhtemel bir diyabeti önlemektedir. Yemeklerden sonra sürekli acıkma hissi varsa, çok fazla susama söz konusuysa, ani kilo kaybı olduysa kan şekerinin yükselmesinden şüphelenebilirsiniz. Ancak kan şekeri ölçümü normal çıkarsa ve hastanın kilosu, fiziki muayene sonuçları yerindeyse herhangi bir endişeye gerek yok. Hastanın Vücut Kitle İndeksi 30’un üstündeyse, ailede diyabet mevcutsa, hiperlipidemi, hipertansiyon ya da kalp hastalığı öyküleri varsa bu kez tarama testleri ve şeker yükleme testi devreye giriyor. Şeker yükleme testinin, kişinin pre-diyabet olup olmadığını da gösteren bir işlem. Kişinin açlık şekeri normal çıkabilir fakat şeker yükleme testi yapmadan pre-diyabet olup olmadığını anlamayabilirsiniz. Bu testle kişinin pre-diyabet olup olmadığını; eğer pre-diyabet varsa diyabete ne kadar yakın olduğunu da öğrenmek mümkün” diye konuştu.
Diyabet öncesi dönemde nelere dikkat etmeli?
Uzm. Dr. Kan şöyle devam etti: “Pre-diyabet döneminde bazen diyabete gidişi yavaşlatan ilaçlar kullanmak gerekebiliyor. Fakat ilaç kullanmadan önce hastalarımıza, beslenmelerini düzeltmelerini ve hareketli olmalarını öneriyoruz. Eğer hasta bunları uygular ve belirli bir kilo kontrolünü sağlayıp bunu devam ettirmeyi başarırsa zaten ilaca da ihtiyacı kalmıyor. Önemli olan, pre-diyabet döneminde kilo kontrolünü sağlayabilmektir. Diyabetin korkutan komplikasyonlarının da iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlendiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü önemli olan, kan şekerinin belirli bir düzeyde tutulmasıdır. Diyabete neden olan genetik faktörleri değiştiremeyiz fakat yaşam tarzımızı değiştirerek diyabete meydan okuyabiliriz. Özellikle gizli şeker olarak bilinen pre-diyabet döneminde gerekli tarama testleriyle önlem almak, diyabete erken yakalanma riskini de düşürmektedir.”
Hayatınıza “hareket” katın
Egzersizin, kalori yakımı yanında vücudun insülin yanıtını artıran ve kan şekerini düşürüp ilaç ihtiyacını azaltan önemli bir aktivite olduğunu dikkat çeken Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr.Erdal Kan, egzersizin diyabet hastalarında sıklıkla etkilenebilen bacak ve kollarda dolaşımı iyileştirirken, kolesterol ve kan basıncını da düşürdüğünü belirtti. Kan önerilerini şöyle sıraladı: "Nasıl egzersizler yapmak ve egzersiz yaparken nelere dikkat etmek gerektiği konusunda ise önemli bir öneri ve ipucu listesi veriyor: Egzersize yavaş ve düşük hızda başlayıp giderek tempoyu artırın. Kendinizi aşırı zorlamayın. Yanınızda her zaman diyabet hastası olduğunuzu belirten bir yazı, bileklik vb. taşıyın. Haftada 3-5 kez yürüyüş yapın. Ayak probleminiz varsa yüzme ve bisiklet gibi ayağa daha az yük bindiren sporları tercih edin. Spor ayakkabınızı ve spor kıyafetlerinizi her an görebileceğiniz yerlerde tutun. Böylece egzersiz her an aklınızda olacaktır. Ayaklarınızı sık sık kontrol edin (kızarıklık, su toplaması vb). Egzersiz süresince yanınızda glukoz kaynağı besinler bulundurun. Geç vakitlerde egzersizden kaçının, tek başınıza egzersiz yapmayın. Adımsayar kullanın ve 10 bin adımı hedefleyin. Bilimsel çalışmalar adımsayar kullananların, kullanmayanlara göre 2 bin 500 adım daha fazla attığını ve daha fazla kilo verdiğini gösteriyor. Yeterli miktarda su için. Egzersiz öncesi ve sonrası kan şekerinizi ölçün."