CUMHUR ERİŞ
Öncelikle bilinmesi için yazıyorum... Karakılçık buğdayı öylesine ninelerimizin, dedelerimizin sandık içinde sakladığı ve sonrada bulunmuş bir buğday falan değil!
Gödence köyü eski muhtarı ölmedi yaşıyor...
İnanmayanlar gidip kendisini ziyaret eder ve benim şimdi yazdıklarımı onun kendi ağızından duymuş olurlar...
Neden karakılçık buğdayı diye aklınıza bir soru gelebilir...
Malumunuz yarın CHP'li tüm belediye başkanları İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin himayelerinde yapılacak olan ikinci CHP Yerel Yönetimler Çalıştay'ı için İzmir'de olacaklar...
Hafta başından beri İzmir'in dört bir köşesi karakılçık buğdayının afişleri ile donatıldı... İzmir'de afişlerin asılmadığı ne otobüs durağı, ne de tramvay, metro, İZBAN istasyonu bırakıldı... Bu afişlere gözünüzün takılmaması imkansız gibi bir hal almış vaziyette...
Gelelim şimdi bu karakılçık buğdayının atasına ve bilim insanlarının verdikleri bilgilere...
Karakılçık buğdayının öyküsüne Soyer'lerin anlattıklarından yola çıkarak başlarsanız amiyane tabirle ayvayı yersiniz!
Karakılçık buğdayı Soyer'lerin anlattığı gibi sandık köşelerindeki saklı olduğu yerden bulunup çıkartılmış bir buğday falan değil, tam tersi Gödence köyü eski muhtarı tarafından ekiminden vazgeçilmiş ve depoya kaldırılmış bir çuval karakılçık buğdayından (Yarım çuval sanırım) dönemim Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'e makamında teslim edilmiş bir buğdaydır... Gödence köyü eski muhtarı deposundaki bir çuval karakılçık buğdayından taşıyabileceği kadarını sırtlayıp altını çizerek belirtiyorum, makamında sayın başkana teslim etmiştir... Bunu da bana 3 yıl öncesinde eski muhtar Gödence'de kahvede anlatmıştır... Muhtar ölmedi... Gidip muhtardan bu bilgiyi alabilirler...
Daha da ilginç olanını anlatayım...
Urla'ya yolu düşenler lütfen CHP ilçe binasını bulsunlar... Binanın altındaki zahireci dükkanına girsinler... Baba ya da oğul hangisi denk gelirse; "Karakılçık buğdayınız var mı?" diye sorsunlar... "Kaç çuval lazım?" sorusuyla karşılacaklar mı karşılamayacaklar mı?
Bakın, geçtiğimiz yıl karakılçık buğdayının asırlardır Urla'da satıldığını söylediler... Üşenmedik; dönemin bir CHP'li Seferihisar Meclis Üyesi ile Urla'nın yolunu tuttuk... Araştırdık soruşturduk... Karakılçık buğdayını satan zahirecinin CHP ilçe binasının altında olduğunu öğrendik... Zahirecinin mağazasını bulmamız da kolay oldu... Mağazaya girdik ve ister kilo ile ister çuval ile karakılçık buğdayını satın alabileceğimizi belirttiler... Baba oğul dededen kalma zahireclik yaptıklarını söylediler... Yukarıda da belirttiğimi gibi; adresi de belli CHP Urla ilçe binasının altı...
Ayrıca, karakılçık buğdayının en az 100 yıldır Urla'da ekilip biçildiğini merak edenler de zahirecinin karşısındaki kahveye girip, herhangi bir üreticiden ne zamandır ekidliğini de öğrenebilirler...
Kahvedi bir üreticiye şunu sormuştum: "Tunç Bey bu tohumun reklamını yaptıktan sonra mı Urla'da karakılçık buğdayı ekilmeye başladı?" Aldığım yanıtta aynen şu şekilde olmuştu: "Tunç Başkan, dünyada bile değildi Urla'da karakılçık buğdayı ekilirken. Urla'da 100 yıllardır ekiliyor zaten!"
Gelelim Soyer'lerin "GDO"suz karakılçık buğdayı masalına...
Şimdi yazacaklarımın tamamı Ziraat Fakültesi'nden emekli hocalarımıza ait bilgilerdir...
Öncelikle, altını milyon defa çizerek yazıyorum: "GDO'lu bir buğday dünyada henüz bulunmuyor!" Bu net ve somut bilgi, kesinlikle hocalarımıza aittir... Vay efendim "Karakılçık buğdayı GDO'suz" gibi lafların tamamının entel dantel ağızı olduğunu söyledi 3 Hoca'da... Hatta bir tanesi doktora tezini buğdaylar üzerine hazırladığından söz etti!
Ayrıca, merak edenler bu GDO konusunu CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır'a da sorabilirler... Sanırım yarın Kamil Hoca'da CHP'nin Balçova'daki Çalıştay'ına katılacaktır... Çok merak edenler, yazacaklarımın tamamını Ziraat Profesörü olan MV Sındır'a sorabilirler...
Karakılçık buğdayının literatürde sınıf karşılığı: Durum buğdayı... Açılımı: Makarnalık buğday...
Buğdaylar kromozon sayılarına göre çift rakamlı sayılarla sınıflandırılırlarmış... 2'den başlayan ve 48'lere varıncaya kadar... Karakılçık buğdayının kromozon sayının da 28 olduğunu söylediler...
Karakılçık buğdayının verimin düşük olduğuna dikkat çeken Hocalar, dekar başına 250 kilogram verim alındığını belirterek, üstüne basa basa karakılçık buğdayının İzmir ve Ege Bölgesi toprak yapısına da asla uymadığını bidirdiler!
Daha da ilginç olanı, makarna fabrikalarının bile karakılçık buğdayına sıcak bakmadıkları gibi alımlarda da en sonlarda şans tanıdıklarının altını çizdiler... Birde; karakılçık buğdayının Cumhuriyet buğdayına oranla boyunun daha büyük olduğu, verim açısından başaklarının zayıf kaldığını, kuruduğunda rüzgarlarla kırıldığından hasadının da zor olduğunun ifade ettiler...
Türkçesi; Karakılçık buğdayının İzmir'in toprak yapısına uygun olmadığı gibi; Hocalar, üretiminin de üreticiye ekonomik fayda sağlamayacağından söz ettiler...
Seferihisar'daki karakılçık buğdayı üretimine gelince... 2 Defa eken 3. defa ekmiyor!
Ve elindeki tohumları da isteyene kilosu 10 liradan satıyorlar!..
Yerlere göklere, bilboardlara sığdırılamayan karakılçık buğdayının gelmişi de geçmişi de bunlardan ibaret!
Ne diyelim Allah İzmir'i kendisini "Tarım Tanrısı" ilan edeceklerden korusun!
Not: Yazarımız Cumhur Eriş'in, Soyer'lerin Seferihisar'da bıraktıkları "ENKAZLAR" araştırma soruşturma yazısı gün içinde köşesinde yer alacak...