ERTAN YILDIZ
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına nasıl geldiğini hatırlamakta yayar görüyorum... Kaset olayından sonra Deniz Baykal istifa etmiş, evine çekilmişti... Ankara İl Başkanı basın toplantısı düzenliyor, 74 İl Başkanının "dön" çağrısını yineliyordu... Gençlik kolları Baykal'ın evinin önüne çadır kurmuş, dönmesi için destek veriyordu... "CHP'nin başına kim geçecek?" Sorusuna yanıt aranırken; Genel Sekreter Önder Sav ve Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'ın evine gitmişlerdi... 2 saate yakın bir görüşmenin ardından Baykal'ın evinden ayrılan Sav ve Kılıçdaroğlu, kapıda bekleyen gazetecilere adaylık yönünde "olumsuz" yanıt vermişlerdi... Aradan 24 saat geçti geçmedi; Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığına aday olduğu ajanslara düştü...
Gençlik kolları üyeleri çadırlarını topladı, bir gün öncesinde Baykal'a dön diyen 74 İl Başkanı bir anda "Başbakan Kılıçdaroğlu" demeye başladılar...
Baykal'ın kaset olayı küllenirken, Kemal Kılıçdaroğlu Türk siyasetine bir güneş gibi doğuyordu...
Kılıçdaroğlu ile birlikte örgüt üzerinde umutlar filizlenirken; ortaya Yeni CHP sloganı da düşüyordu...
Baykal, kasetten önce Trabzon'daki son açıklamasında; CHP'nin oy oranının yüzde 30 olduğunu söylemişti...
Objektif bir bakışla; 5N1K'da Kılıçdaroğlu 7 Haziran seçimlerinde CHP'nin yüzde 35 oy alacağını söylemiş, altındaki bir rakamda gereğini yerine getireceğini belirtmişti!..
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin sonuçları ortada... 7 Haziran 1 Kasım seçimleri oy oranları arasında CHP 0.45'lik bir oy artışı ile 1 MV fazla çıkardı... 1 Kasım akşamı Diken yazarı Levent Gültekin CNN Türk'te şu değerledirmeyi yaptı: "CHP 1 Kasım'da aklı olmayandan akıl alarak seçimlere hazırlandı!"
Yerel yönetimler bir partinin iktidara yürümesinde olmazsa olmazlarıdır... Yerel yönetimlerin başarısı, partinin iktidara gelmesindeki en büyük motor gücüdür... Batıda kıyı şehirlerine yaslanan CHP için duayen siyasetçi Kemal Karataş, şöyle yazmıştı: "Denize süpürüleceğiz!"
CHP'nin İzmir özelinde yerel yönetimlerine baktığımızda; sizce başarılı olanlar var mıdır, hangileridir?
İzmir'de yaprak kımıldıyor mu?
Karşıyaka Belediyesi, koskoca geçen iki yıla "Karşıyaka'nın Filizleri" adlı, sermayesi apartmanlardan toplanacak paraya dayalı bir projeyi sığdırabildi! Karşıyaka, İzmir'in en sorunsuz ilçelerinin başında yer alıyor... Varoşlar, Bayraklı'da kaldı... En büyük emlak yatırımları hala bu ilçede kesintisiz sürüyor... "Enkaz" devir aldık muhabbeti yapılmadı... Bugün itibariyle; ite kaka yürütülen bir ilçe konumunda... Kent AŞ işçilerinin maaşları aylardır gecikmeli ödeniyor... Akraba-işveren ilişkileri sahildeki banklarda konuşulur olmuş... Örgüt, tamamiyle yerel yönetim kontrolü altına girmiş... Karşıyaka'da "yanlış"a yanlış, "doğru"ya doğru diyecek bir CHP'li bulamazsınız! Dediğiniz anda; başınıza neler geleceğinin sizler düşünün...
Genel Merkez, evlere şenlik yönetim anlayışıyla, halinden memnun... Genel Merkezdeki her rütbelinin bir kapsama alanı bulunuyor!... Kimse kimsenin çizgilerini aşmıyor, sınırlarına girmiyor!
Narlıdere mahalle delege seçimleri "sahte" hazirun listesi ile gerçekleştiriyor... Failleri belli... Partinin mührünün bile sahtesi yapılmış... Duyarlı üyeler durumu en yetkili kişilere bildiriyor... "O ben değil şu ilgileniyor", "Şu ben değil o ilgileniyor" yanıtlarıyla, "ortada sıçan" oynanılıyor!...
Rant, indergandi işlerine dalarsak; 10 dakikada bir 32 sayfalık gazete hazırlasak; günü kurtaramaz, 24 saat az gelir, yetmez!
Peki; onca olumsuzluklar birbiri ardına eklenirken, yetkili ve etkili yöneticiler ne yapıyor?
Yurt yazarı Süleyman Kılıç, dün yazmış... Didim Belediye Başkanı ve Beşiktaş Belediye Başkanları'nın acil olarak partiden ihraç edilmesi gerektiğini...
2 Gün önceydi; akşam saatlerinde eski PM üyesi ile görüştüm... İstanbul Atatürk hava limanında uçağa binene kadar konuştuk...
"İstanbul nasıl?" diye soru yönelttim... "İzmir'den beter! Dökülmeyen yok!.. İyi ki burda yaşamıyorsun! 24 Saat yazsan bitmeyecek konular var! Otur oturduğun yerde, İstanbul'a gelirsen, kafayı yersin!" dedi...
Kılıçdaroğlu, aynı zamanda mega köy İzmir'in milletvekili...
İzmir'in Türkiye'ye değil, yerel yönetimlerde dünya ülkelerine örnek gösterilmesi gerekmiyor mu?
Bütünşehir yasası çıktığı dönem çok hararetli tartışmalar yaşanmıştı... Ama, her şey suya, buza yazılmıştı...
Peki; bu yasa gökten zenbilli mi indi?
Ayalarca, yıllarca komisyonlarda görüşüldü, TBMM'ye getirildi ve geçti... O günlerde İzmir CHP içinde rütbeleri yüksek, rozetli beylerle bir araya geldik... Sanırım 8-9 kişilerdi... Muhabbet dönüp dolaşıp, Bütünşehir yasasına gelince fikrimi söyledim...
Sözlerime şöyle başlamıştım... Hepinizin isimlerini sıfatlarınızla yazmaya kalkışsam bir sayfa yetmez... Yakanızdaki rozetleri çıkarıp tartmaya kalkışsam yarım kilo gelir... Ama, iş emek yoğun düşünmeye gelince; hiç birinizden tık çıkmaz! Şimdi TBMM'den geçen bu yasayı eleştirceğinize, vızık vızık öteceğinize; neden halk destekli 21. Yüzüyıla yakışan Bütünşehir yasası CHP saflarından hazırlanmadı ve TBMM'ye getirilmedi? TCK 235'te indirimi TBMM'ye getirmeye aklınız eriyorda; neden Bütünşehir yasasının İzmir'den çıkmasına aklınız ermiyor! dedikten sonra açtım ağzımı yumdum gözümü ve sıralamaya başladım...
İzmir'de 29 İlçe ve 1 İBB CHP'li... Türkiye'nin 81 ilinde ne varsa İzmir'de de var mı? Var! İBB Kocaoğlu; haftada 3 saatini verip, ilçe belediye başkanlarını çağırıp, "21. Yüzyıla yakışan bütün dünyanın örnek alacağı Bütünşehir yasası nasıl olmalı" sorusunu yönelterek, bütün ilçe belediye başkanlarını konuştursa, bunlar kayıt altına alındıktan sonra; deşifre edilip, içinde bilim adamlarının bulunduğu en az 15 kişilik bir komisyon tarafından şekillendirilip, yasa haline getirilse, son şekli verilmek üzere sayın Kocaoğlu, bu çalışmayı koltuğunun altına sıkıştırdığı gibi; soluğu Ankara'da alıp, sayın Kılıçdaroğlu'nun önüne koysaydı ve en son haliyle "Böyle olmalı" denilerek, örgütlere gönderilip, halka sunulup, kamuoyu desteği alınsaydı ve TBMM komisyonlarına sunulsaydı... Kimin söyleyecek bir sözü olabilirdi? Örgüt ne yaptı? Atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra; uyduruk sandıklar konularak, sözüm ona beldeler kapanmasın referandumu yapıldı! Değişen bir şey oldu mu? Hayır!
Yüzlerce zamanında ve öncesinde yapılması gereken konu ve konular var... Nasıl ne şekilde kiminle konuşup paylaşabilirsiniz ki? Koltuğa oturdular mı, dünyayı yarattıkları yetmiyormuş gibi; evreni bile yaratmaya çalışıyorlar! Sadece onlar bilir... Sadece onlar anlar... Sadece onlar konuşur... Sadece onlar görür (!)
İşte bütün mesele bu "sadece" kelimesinde saklı!
O yüzdendir ki; ne İzmir'i görebiliyorlar ne ülkeyi, ne de dünyayı...
"7 Gün" diye bir gazlı bir içecek var... Nereye gitsem ya içecek ya da 7 rakam olarak karşıma çıkıyor bu aralar... Hayırlara işaret olsun ama, neyin sembolü, neyi ifade ediyor anlayamadım bir türlü...!
İzmir'in üzerine çöken bu dinginliğin, bu boğucu sessziliğin bir anlamı olmalı elbet!..
Gazeteciler açık açık "ihraç edin bunları" diye isim vererek Belediye Başkanlarını yazabiliyorlarsa; "Yolsuzluk Komisyonu"nun hazırladığı rapor 5 aydır Genel Başkanın masasının üstünde duruyorsa; İzmir, bu yönetim anlayışına "bol" gelir arkadaşlar!
Ne diyelim... Sonları hayırlı olsun!
Dilek Bilgin'le patlayan İzmir'deki "bankamatik" vakası, çığ gibi büyüyeceğe benziyor! Şu ana kadar en az 20 Kişi hakkında bankamatik ihbarı geldi! İlginç isimler var! Çoğunun ucu Ankara'daki abilerine dayanıyor! İlginç abilerin isimleri geçiyor! Araştırmalarımız sürüyor...
Hatırlatmakta fayda var; Emin Pazarcı'nın bu yazılara hala yanıt bekliyor!
İşte o yazılar....
Şok CHP raporu!
CHP‘nin başına Kılıçdaroğlu’nun geçeceği, Baykal’ın 2010′daki istifasından iki yıl önce ABD raporunda yer aldı.
Elimdeki Türkiye Raporu, Amerikan Derin Devleti‘nin kontrolünde olduğu iddia edilen Johns Hopkins Üniversitesi‘ne bağlı Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü tarafından hazırlanmış.
75 sayfalık raporun altında Svante E.Cornell ve Halil Magnus Karavelli imzaları var…
Türk okurları, Halil Magnus Karavelli‘yi, Cumhuriyet Gazetesi‘nin 2. sayfasında yayınlanan yazılarından hatırlayabilirler.
Karavelli, İsveç‘te bir gazetenin de başyazarı. Enstitü‘nün İsveç‘teki Türkiye çalışmalarını O yönetiyor.
Svante E. Cornell ismine ise, İsrail‘de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi‘nde sıkça rastlamak mümkün.
Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor.
İlginçtir, zaman zaman The Jerusalem Post‘ta Halil Magnus Karavelli‘nin de yazıları yayınlanıyor.
Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail‘le yakın ilişkileri.
Bunları niye mi yazdım?..
Çünkü raporda yer alanlar, bu isimlerin kişilikleri, kimlikleri ve üniversitenin yapısı ile birleşince önem kazanıyor!
*** *** ***
Şimdi gelelim rapora…
Ekim 2008‘de yayınlanan raporda yer alan Türkiye senaryoları son derece önemli.
Raporun içinde Türkiye‘yi sarsacak öngörüler yer alıyor. Raporun 72. sayfasındaki ifadeler, aynen şöyle:“CHP‘den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal‘la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak.”
O tarihte Kemal Kılıçdaroğlu, henüz çiçeği burnunda bir Grup Başkan Vekili.
Seçimler yapılmış ve ardından CHP‘ye Grup Başkan Vekili seçilmiş. Ayrıca, uzun bir CHP geçmişi yok. Örgütler üzerinde de herhangi bir etkisi bulunmuyor.
Deniz Baykal ise, CHP‘nin tartışmasız ve yıkılması düşünülemeyen Genel Başkanı.
Örgütler üzerinde son derece hakim bir isim olan Genel Sekreter Önder Sav‘ı çağırıp, “Yaşlandın Önder, artık ayrılman lazım” diyebilecek kadar kendine güveniyor.
O günlerde “Baykal istifa edecek ve yerine Kılıçdaroğlu gelecek” şeklindeki bir düşüncenin akla gelmesi bile mümkün değil.
Biri çıkıp böyle bir tez ortaya atsa, o günün şartlarında siyaseti bilen herkes tarafından verilecek cevap belli:
- Hadi oradan, Kılıçdaroğlu da kim ki Baykal’ı devirip yerine oturacak!
Silkroad Enstitüsü ise, Türkiye ile ilgili senaryosunda, “Baykal istifaya ikna edilecek, yerine Kılıçdaroğlu gelecek” diyor…
Bu öngörü de aynen gerçekleşiyor!
Birileri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal‘ın uygunsuz kasetlerini internet sitelerine servis ediyor. Yaşanan çalkantının ardından Baykal istifaya ikna ediliyor!
Ardından da “olmaz” denilen oluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP‘nin başına geçiyor.
Son derece ilginç değil mi? ABD‘nin 2008 Yılı‘ndaki Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili öngörüsü, 2010 Yılı‘nda aynıyla vaki oluyor!
Şimdi soruyorum:
- Bu kadar ilginç bir öngörü ve bu denli büyük bir tesadüf olur mu?
Devam edelim. Tesadüfler bu kadarla sınırlı değil. Silkroad Enstitüsü‘nün 2008 Yılı‘nda hazırladığı raporda,2010 Yılı‘nda gerçekleşen ve bugün CHP‘de ciddi tartışmalara yol açan bir başka kehanet daha var…
Raporda, “Yeni CHP’den” söz ediliyor!
Enstitü, Kılıçdaroğlu‘nun “Yeni CHP” dediği, CHP içindeki pek çok milletvekillinin ise, “CHP,CHP olmaktan uzaklaştırılıyor” ifadeleriyle özetlediği, partinin bugünkü yapısını da o günden görmüş!
Aynen şöyle deniliyor: “CHP, yeniden Avrupa tarzı ve merkezli bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak.”
Rapor ortada. 2008‘de CHP ile ilgili olarak yapılan öngörüler son derece net!
Amerikan-İsveç Merkezli Enstitü, “Baykal gidecek, Kılıçdaroğlu gelecek” diyor; Kılıçdaroğlu geliyor.“Partinin yeniden düzenleneceğini” bildiriyor; “Yeni CHP” ortaya çıkıyor.
Bütün bu yaşananlar tesadüf olabilir mi?
Buyurun, cevabı siz verin!
Emin PAZARCI - 24 Kasım 2011
************************************************************************
Kemal Bey'i ABD getirdi! (2)
Öymen: ABD operasyonu!
Baykal'ın yerine Kılıçdaroğlu'nun getirileceğini iki yıl önceden bilen ABD raporu, CHP'yi sarstı Onur Öymen, müthiş açıklamalarda bulundu.
Bu köşede dün yayınlanan Slikroad Enstitüsü'nün CHP raporu, hayli yankı yaptı. Özellikle CHP içinden yoğun telefonlar geldi...
CHP'nin eski genel başkan yardımcısı Onur Öymen, Baykal'ın gidişi ve Kılıçdaroğlu'nun gelişinin "ABD destekli bir operasyon" olduğu yönünde belgeler bulunduğunu söyledi.
Öymen, "Bu rapor 2009 yılı başlarında bana da ulaştı" dedi:
- Raporun altında imzası bulunan Svante E. Cornell bizzat ziyaretime geldi.
Türkiye ile ilgili yaptıkları çalışmaları anlattı. Giderken de bu raporu bıraktı.
Cornell'in ayrılmasının ardından raporu incelediğini belirten Öymen, ardından Baykal ve Kılıçdaroğlu ile görüştüğünü anlattı:
- Rapordaki kendisi ile ilgili bölümleri Baykal'a gösterdim. O günlerde raporda yer alanlar Baykal'a hayali bir çalışma gibi göründü. Rapordan Kılıçdaroğlu'na da bahsettim. Hakkında yazılanları aktardım. Tepki vermedi ve önemsemez gibi davrandı.
Baykal'ın "hayali bir çalışma" olarak gördüğü, Kılıçdaroğlu'nun ise "önemsemediği" rapordaki öngörüler, 1,5 yıl sonra aynen gerçekleşti!
*** *** ***
Onur Öymen, ABD derin devletine yakın Slikroad Enstitüsü'nün 2008 yılında hazırladığı ve içinde "Baykal istifa ettirilecek, yerine Kılıçdaroğlu gelecek" ifadesinin yer aldığı raporun, diğer belgelerle birleşince daha fazla anlam kazandığı görüşünde... Öymen, "Sadece bu kadar değil ki" dedi...
WikiLeaks belgelerinde de benzer ifadelerin bulunduğunu söyledi. İki önemli belgeyi daha gündeme getirdi:
1) Dönemin ABD Büyükelçisi'nin Washington'a yazdığı yazı.
2) ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın, Ankara'ya gönderdiği resmi yazı.
Öymen'in birer kopyalarını da verdiği belgelerden birincisinde, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, "Baykal gitmelidir" anlamına gelen bir yazıyı Washington'a gönderiyor:
"Erdoğan'ın iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne karşı daha prezantabl bir muhalefet lideri oluşturmak, ordu ve adli baskıdan daha etkili bir silah olacaktır.
Kendi partisinden yüzde 70'i ona karşı olmasına rağmen Baykal'a oy veriyor. Baykal'ın yakınları haricinde herkes, değişime ihtiyaç duyulduğu fikrine katılıyor."
Diğer belgede ise, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ankara Büyükelçiliği'ne gönderdiği resmi yazıda, "Baykal yerine Kılıçdaroğlu olur mu?" sorusuna cevap arıyor. Onur Öymen'in yorumu:
- Bunlar basit ve hafife alınacak olaylar değil. ABD tarafından CHP'nin başından Baykal'ın gitmesinin istendiği açık ve net olarak ortada.
Öymen, WikiLeaks belgelerinden yola çıkarak, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nden Washington'a 26 bin telgraf çekildiğini ve bunun 6 bininin CHP ile ilgili olduğunu da hatırlatıyor: "Bu yazışmalar incelendiğinde, ABD'nin o dönem CHP'nin başında bulunan kadrodan rahatsız olduğu açıkça ortaya çıkıyor."
*** *** ***
Öymen, ABD'nin 2. Dünya Savaşı'nın ardından, benzer bir operasyonu Japonya'daki Sosyalist Parti'ye de yaptığını söylüyor:
- Japon sosyalistlere baskılar uygulamış, onlardan da söylemlerini ve yönetimlerini değiştirmelerini istemişler. O dönemde Japon Parlamentosu'nda sosyalistlerin 146 milletvekilleri varmış. Yapılan operasyonlardan sonra Japon Parlamentosu'nda sadece 6 milletvekilleri kalmış.
Öymen, Deniz Baykal'ın CHP'nin başından gitmesinin "kişisel bir olay olmadığını" savunuyor:
- Kılıçdaroğlu ile birlikte, CHP neredeyse reddi miras yapan bir yapı haline geldi.
- Partinin bütün politikaları değişti.
- CHP'deki Cumhuriyetçi kadrolar tasfiye edildi.
Ve ekliyor:
- Bunun üzerine gitmek lazım!
*** *** ***
CHP içindeki "Dersim Tartışmaları" ise sürüyor...
Geçen yazımda cevap gelmediği için CHP'ye soru sormaktan vazgeçtiğimi belirtmiştim.
Dün CHP örgütlerinden arayanlar, "Sen sorma, biz soruyor ve cevap bekliyoruz" dediler:
- Dersim tartışmasını başlatan Hüseyin Aygün, Kılıçdaroğlu'nun teyzesinin oğlu mudur?
ABD'nin Adana konsolosu ile kaç defa bir araya gelmiştir?
Neler konuşmuştur?
Emin PAZARCI - 25 Kasım 2011