MAHMUT ÖVÜR
CHP'nin İstanbul Maltepe örgütünde patlayan tecavüz ve taciz skandalı, öyle etkili oldu ki, insanlık dışı saldırılara muhatap olan ama sessiz kalan, sesini duyuramayan mağdurlardaki derin korku duvarı yerle bir oldu. Ve müthiş bir çözülme başladı. Konuşan konuşana... Suskun kalan, yaşadığı iğrençliği unutmaya çalışan, partisi CHP'ye zarar gelmesin diye acısını içine atan, kimseye söylemeyen veya yetkililere söylediği halde etkili olamayan onlarca insan birbiri ardına dökülmeye başladı.
Maltepe'deki genç kızın isyanı, eski Milletvekili Gazeteci Barış Yarkadaş'ın şov yapmakla suçlanmasına rağmen bu işin üzerine gitmesi, CHP içinde yaşanan derin yaraların açığa çıkmasına yol açtı. Arkası da geliyor. Hem de şaşırtıcı bir biçimde. İşin ilginç tarafı, bu çözülme, aralarında il, ilçe başkanı, belediye başkanı hatta üst düzey yöneticilerin de olduğu çok sayıda CHP'liyi de kapsama alanına alarak tir tir titretiyor; "Acaba benimle de ilgili bir şey çıkar mı?" korkusu yaşayanların sayısı bir hayli fazla.
İşin bu yanı Başkan Erdoğan'ın da gündemindeydi ve CHP'deki tehlikeye dikkat çekerek uyarıyordu:
"Hadiselerin CHP teşkilatlarındaki ve belediyelerindeki rezilliklerin sadece buzdağının görünen kısmının olduğu anlaşılıyor. Derine inince kim bilir neler çıkacak? Her gün yeni bir itirafla, her gün yeni bir ifşaatla, yeni bir ithamla karşılaşıyoruz."
Aslında CHP içindeki çözülme sadece tecavüz ve taciz olaylarında yaşanmıyor, "para" için de yaşanıyor. Para için gözlerini karartmış yöneticilerin pervasızlığı baş döndürüyor. Hangi ihale, hangi imar dosyasına bakarsanız bakın, pis kokular geliyor. Belediyelerde danışmanlardan oluşan "paralel" yapılar ve "özel büro"larla ilgili söylentiler ise ayyuka çıkmış durumda, ha patladı ha patlayacak.
Yakında İSKİ skandalını bile geride bırakacak rezilliklerin ortalığa saçılması şaşırtıcı olmayacak.
Bu nedenle Başkan Erdoğan, CHP kimliğini bu süreçten ayrı tutan bir tespit yapıyor:
"Bu can sıkıcı konu CHP'deki tecavüz, hırsızlık ve taciz furyasıdır. Türkiye'nin ikinci büyük partisinin böyle yüz kızartıcı konuların yuvası olmasından utanç duyuyoruz."
Kuşkusuz bütün bu olanların CHP'nin kurumsal kimliğiyle bir ilişkisi yok. Her kurumda benzer sapkınlıklar, hırsızlıklar yaşanabilir. Ama önemli olan o kurumu yönetenlerin başta da partinin genel başkanının bu tür sapkınlıklar veya hırsızlıklar olduğunda samimi hesap sormasıdır.
Ne yazık ki CHP'de bu gerçekleşmiyor. CHP ya kendi pisliğinin üstünü örtmek için eski defterleri karıştırıp iktidarı suçlamaya çalışıyor ya da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu gibi susuyor. Daha vahimini de Kaftancıoğlu yapıyor; kendi partililerinin açığa çıkardığı bu çirkinlikleri bile bir "operasyon" olarak niteliyor.
CHP yönetimi susarak, üstünü örterek veya mahalle baskısıyla bu dalgayı atlatacağını sanıyor. Yanılıyorlar çünkü cin şişeden çıktı ve yaşananlar üstü örtülemeyecek kadar yaygın ve can yakıcı.
SABAH