20 Aralık 2015 Pazar günü yapılan CHP İzmir İl Kongresi’nde yaşananlar ve sonuçları üzerine çok şey yazıldı söylendi. Bütün bu yazılanlara bakılırsa kongre Aziz Kocaoğlu’nun müdahalesi ile Alaattin Yüksel lehine sonuçlanmış.
Kongre salonunda yaşananları izleyenler için bu izlenim ve bu doğrultuda yapılan yorumlar doğru görünüyor. Fakat bu bakış açısı dar ve yetersiz olduğu gibi doğru yorum yapmanın önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Kongreye Aziz Kocaoğlu müdahale etti yorumları doğru ama bu müdahalenin sonucunda Alaattin Yüksel kazandı çıkarsaması yanlış. Bu müdahaleye rağmen kongreyi Nevzat Kavalar kazanıyordu hem de fark atarak.
Peki ne oldu da kongre bu şekilde sonuçlandı? Bu sorunun yanıtını vermek için Eski İl Başkanı Bedri Serter cephesinde kongreden önceki son beş gün yaşananlara bakmak gerek. Çiğlili bir il başkan yardımcısının organize ettiği ve İl Başkanı Serter ile O’nu 11 ay sırtında taşıyan üç yöneticinin davet edildiği Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın makamında yapılan bir toplantı seçimin kaderini değiştirdi. Belediye Başkanı Karabağ’ın; “11 aydır örgütlenemedin. Sadece televizyon ve gazetelerde boy gösterdin. Kongreye senin adaylığın altında gitmek bize kaybettirir.” şeklindeki sözleri Serter için sonun başlangıcı oldu. Bunun üzerine adaylıktan çekilen Serter, bu kongreyi Kavalar’a nasıl kaybettireceğinin hesaplarını yapmaya başladı:
Konak İlçe Başkanı Mehmet Şakir Başak’ın, Konak delege seçimleri sırasında tüzüğü aykırı uygulamalarının önüne geçmeye çalışan ve bir ölçüde bunu başaran Savaş Akıncı ve Osman Peri’ye olan kini, Bedri Serter’in il başkanlığı yapamadığı için bu iki ismin altında ezilen siyasi kimliğinin yarattığı intikam duygusu ve Hasan Karabağ’ın Osman Peri alerjisi ile birleşen “il yönetimine hakim olma” duygusu Cumartesi günü liste çalışmasında tavan yaptı.
Pazar günü kongre salonunda Osman Peri ve Savaş Akıncı’nın aday olmadığını öğrenen, listenin Bayraklı ve Konak ağırlıklı olduğunu gören delegasyon tepkisini oy kullanırken verdi. Bazı belediye başkanlarının kurultay delegesi listesinde olmaması tepkiyi iyice artırdı. Örneğin Olgun Atila’nın anahtar listede olmaması Bornova delegasyonu üstünde soğuk duş etkisi yarattı. Kavalar, üç yüz civarında bir oyla il başkanı olacakken yedi (Beş) oyla seçimi kaybetti. Listenin diğer bölümlerinde ise yaşanan anahtar komedisi herkesin birbirini kesmesiyle sonuçlandı.
Şu kısa öykü bu kongrenin bütün ayrıntısını yansıtıyor gibi geldi bana; siz ne dersiniz?
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca yaslamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış.
Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına daha fazla izlemeye dayanamamış. Debelenmeye başlamış. Debelendikçe boynundaki yular gevşemiş ve sonunda çözülmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş. Sağdığı süt dökülen kadın buzağıyı sopayla dövünce buzağı kanlar içinde kalmış. Yavrusunu bu halde gören inek bir tekmeyle genç kadını öldürmüş.
İneğin gelinini öldürdüğünü gören kayınpeder, tüfeğiyle ineği öldürmüş. Silah sesini duyan kadının kocası, karısını yerde cansız, babasını da elinde tüfekle görünce çekmiş tabancasını babasını öldürmüş. Olayın içyüzünü öğrenince bir kurşun da kendi kafasına sıkmış.