CESAMİN ÖZKAN
GÖREVİNİ EN İYİ YAPAN ÜLKESİNİ SEVENDİR...
ANA MUHALEFETİN GÖREVİ BU ANLAMDA ÖNEMLİDİR...
Bu ülkede her bireyin yapmakla yükümlü olduğu görevleri vardır. Bu görevlerin en önemliside 85 Milyonu direkt ilgilendiren kamusal alanlardaki görevlerdir. Kamusal görevlerin içerisinde de iktidar ve muhalefet alanlarına milli iradenin demokratik seçimler ile teslim edilerek verilen görevler en önemli olanıdır. Çünkü ülkenin bütün kaynakları, bütün olanakları refah ve huzurun artırılarak güçlü bir ülke olabilmemiz için iyi yönetilmek adına onlara teslim edilmiştir.
O zaman demektir ki ülkemizin gelmiş olduğu son derece kötü durum ve gidişten birinci derecede siyaset sorumludur. Bununda iki ayağı vardır, oda birinci önemli ayağı iktidar iken diğeri ise muhalefettir.
Milletin görev verdiği siyasal parti iktidarda iken sunmuş olduğu programını uygulamayı başarır veya başaramaz. Hatta milleti sahte yüzü ile kandırarak iktidar olur ve sonrasında milletin değil kendi çıkarları için çalışır olabilirler. Dolayısı ile ülke ve millet adına yıkım anlamına gelen işlerin de adresi olurlar.
Ülkemizde AKP tamda bunun adresi olmuş bir partidir. Bunu ise adına koyduğu Adalet ve Kalkınmayı yerle bir ederek kanıtlamıştır. Ülkede ne adalet kalmıştır nede kalkınma. Bu kavramlar yerini tam adaletsizliğe ve ülkenin ekonomik anlamda yerlerde sürünmesine bırakmıştır. Temeli bu ve belirleyici olan diğer alanlardada zaten ülkemiz perişan hale getirilmiştir. Dış politikada itibarsızlaştırma, etkisizleşme ve hatta yok sayılma noktasına getirilmiş durumdayız.
Evet AKP belkide ülkemiz aleyhine olabilecek bir projenin bizzati uygulayıcısı olarak kurgulanmış, kurulmuş ve bir takım güçlerin iktidara taşımış olduğu bir yapı olabilir. Ancak demokrasinin ve dolayısı ile ülkemizin sigortası olması gereken önemli bir diğer alanada bakmak son derece önemlidir. Orasıda şüphesizdirki Muhalefettir. Tabiki muhalefetin içerisindede ana muhalefet partisi kim ise o incelemenin ana unsuru olmalıdır. Sonuçta demokrasi güvercinin uçabilmesi her iki kanatında senkronize hareketi ile olanaklıdır.
Uzatmadan bu alanın Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu hemen belirtelim. AKP tarafından getirildiğimiz vahim tablo ortada iken özellikle kurucu kimliği ve kurucusundan kaynaklı niteliğinden dolayı Cumhuriyet Halk Partisini daha da çok irdelenmek durumundayız.
Bu ülke son 19 yılda cumhuriyetin bütün kazanımlarının hızla yok edildiği bir dönemi yaşamaktadır. Buna benzer görevleri daha önceki dönemlerde bütün sağ parti iktidarları farklı oranda dozda sürekli yaptılar. Ancak ülkedeki cumhuriyetin çağdaş birikimleri ve potansiyeli onların bu hedefleri karşısında sürekli engelleyici olabilmiş idi. Ve bu potansiyeli CHP iktidara gelememiş olsa bile muhalefette iken adeta devletin sigortası konumunda kalmayı başararak kullanarak o sağ parti iktidarlarına ayar verebildi. En son örneğini AKP nin sayısal üstünlüğüne rağmen Irak'a ülkemiz üzerinden ABD'nin asker çıkartması için meclisten çıkmasını engelleyen tezkeredir.
Zaten o günden sonradır ki CHP başta olmak üzere diğer muhalefet partileri üzerinde birileri tarafından dizayn girişimleri uygulanmaya konulmuş oldu. Aslında bu gün yaşamakta olduğumuz muhalefet sorunu da o günlerde başladı.
Şimdi sorulması ve üzerinde durulması gereken şudur. CHP ana muhalefet partisi olarak görevini layıkıyla yapabilmişmidir bundan sonraki süreçte de bunu başarabilecekmidir. Eğer bu günkü örgütsel yapı devam edecek ise bunun yanıtı kocaman bir hayırdır. Cumhuriyet Halk Partisi, bu kadar bariz yıkım politikalarını 19 yıldır uygulayan bir AKP iktidarına rağmen, hala iktidara tek başına talip olması tartışılıyorsa, hala veriler birinci parti olmayı kanıtlar durumda değil ise bütün bunlar yanıtın olumsuzluğunu desteklemektedir. Hatta ve hatta AKP hala anketlerde iktidar olamazsa bile belli bir büyüklükte oy alabilecek durumunu koruyorsa yine bunun kanıtıdır. Bu ülkede sağ partiler içerisinde hiç değilse bir çok alanlarda kısmende olsa iş yapmış olan, ülkenin temel anayasal kurumları ile bu kadar uğraşmamış, anayasal düzeni, güçler ayrılığını ve ona bağlı demokrasimizi riske edecek adımları atmamasına rağmen ANAP bile bu kadar uzun bir süre iktidarda kalamamıştır.
Bütün bunlar göstermektedir ki bu gün ülke aleyhine çalıştığı bütün veriler ile kanıtlı olan AKP'nin iktidarda oluşunun en büyük nedenlerinden biri CHP'nin iyi yönetilemiyor olmasındandır. Böyle bir durumda ilk eleştireceğiniz alan ve kişi ise elbetteki partinin üst organlarındakiler ile örgütün başında olan kimse onlar olacaktır. O zaman hemen belirtmekte yarar vardır ki sayın Kemal Kılıçdaroğlu ne yazıktır ki lider olmak bir yana örgütsel bir yapının başı olma konusunda dahi sorunlu durumda kalmıştır.
Bir parti lideri bu kadar zengin verilerle desteklenmiş başarısızlıklar karşısında ısrarlarla buna neden olan kadrosuna nasıl olurda dokunmamıştır yada dokunamamaktadır. Üstelik yakın çalışma kadrosunda yer alan sözde kurmaylarının neredeyse tamamının da sorumlu oldukları alanları ile ilgili bir tek başarı öyküleri yoktur. Cılız gözüken bir kaç işler varsada oda onların kişisel çıkarlarına yönelik olan işlerdir. O yetersiz ve cılız kalmış işleri ilede kendi kişisel çıkar ve mikro iktidar hedeflerini kamufle edebilmeyi sağlama amaçlı olmanın ötesine geçememiştir.
Ancak son yerel seçim sonuçları bu uyanık parililerin ustaca algı yönetmeleri ile saptırılarak kendi konumlarını koruma amaçlı kullanılalarak parti ve ülke adına olumsuz duruşlarının devamı sağlanmaya çalışılmıştır.. Oysa en son yenilenen İstanbul başkanlık seçimin sonucundaki milletin davranışı iyi analiz eğildiğinde milletin partinin çok ilerisinde olduğunu görmek zor değildir. İlk defa millet partinin önüne geçmiştir. Millet AKP'den kurtulmak adına adeta CHP yi elinden tutarak iktidara sürükler bir davranış içerisine girmiştir. Buna rağmen partinin bu görevden adeta kaçar bir görüntü veriyor olması acıdır. Bunun kanıtı ise son olaylardan iki tanesi ile desteklenmektedir. Oda saraya giden CHP li tartışması ve Mansur Yavaş ile Sinan Aygün arasında yaşanan olayıdır. Hiç bir CHP genel baskanı AKP gibi bir partinin ve RTE gibi kişinin siyasal mezesi olamaz olmamalıdır. Sayın genel başkan bu olayların önleycisi olacağına ne yazıktır ki malzemesi olmuştur.
Yerel seçimler sonrasında adeta yıkım ve çöküş sürecine giren AKP ve başına bu iki olay ile yeniden hayata dönüş öpücükleri kondurulmuş, bir yandan onlar imaj tazelerken diğer yandan CHP elde ettiği prestiji hızla yok etme becerisini göstermiştir.
Sonuç şudur, AKP bu ülkeyi yönetme yetkisinden hızla uzaklaştırılmalıdır. Onun yerine 19 yıldır açmış olduğu büyük tahribatları hızla onaracak bir iktidar gelmelidir. Bununda adresi doğaldır ki demokratik koşullarda ana muhalefettir. O zaman ana muhalefetin yani CHP' nin bu görevi başaracak yapıya bir an önce getirtilmesi şarttır. Bunu yapabilecek en etkili alan ise gelinen noktada genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Sayın Kılıçdaroğlu milletin verdiği görevi AKP yi iktidardan alarak en iyi şekilde yapabilmiş olacaktır. Onunda yolu başarılı bir CHP'den geçerken yine onunda yolu partinin ve kendisinin başarısızlığına neden olan yakın çalışma kadrosunu, yani şu anki sözde kurmaylarından başlayarak partide ciddi dönüşümü başarmasından geçmektedir. O kişileri tek tek zikretmeye gerek yoktur, onlar partinin başta MYK 'sında, PM' sinde olmak üzere diğer önemli alanlar da bulunanlardır. Donanımın ve bilgiden beslenmiş sağlam, liyakat sahibi kişiliklerin hızla başarı ile direkt bağlantılı bu önemli alanlara taşınması şarttır.
Sayın Kılıçdaroğlu eğer bu görevi etkili bir biçimde başarırsa başta ülkemiz, sonrasındada partimiz ve kendisi için yararlar sağlamış olacaktır. Bu görev ülke olarak geldigimiz noktada zorunludur, elzemdir...