Klasik Türk müziğinin unutulmaz isimlerinden 'sanat güneşi' Zeki Müren 87. yaş gününde unutulmadı. Google, ana sayfasında Zeki Müren'in 87. yaş günü için "doodle" tasarladı. Bu gelişmenin ardından, 24 Eylül 1996'da hayatını kaybeden Zeki Müren'in kim olduğu merak konusu oldu.
Peki, Zeki Müren kimdir?
'Sanat Güneşi' Zeki Müren 87'inci yaş gününde tüm dünyada yaygın olarak kullanılan Google tarafından da unutulmadı. Güzel Türkçesi, naifliği ve başarısıyla bir döneme damga vuran, genç nesle tanıtılmaya devam eden Zeki Müren'in doğum günü doodle tasarımı ile hatırlatıldı. Bu tasarımla birlikte Sanat Güneşi'nin hayatına ilişkin bilgiler de yeniden gündeme geldi.
İşte, Zeki Müren'in bilinmeyenleri...
Zeki Müren, Türk şarkıcı, besteci, söz yazarı, oyuncu ve şairdir. "Sanat Güneşi" ve "Paşa" olarak anılan Müren, Klasik Türk müziğinin en büyük isimlerinden biri olarak kabul edilir. Sanata olan katkılarından dolayı 1991 yılında "Devlet Sanatçısı" unvanıyla ödüllendirilmiş, Türkiye'de verilmeye başlanan Altın Plak Ödülü'nün de ilk sahibi olan sanatçı müzik yaşantısı boyunca altı yüzü aşkın plak ve kaset doldurmuş üç yüzü aşkın şarkı bestelemiştir.
Zeki Müren, kadife sesi, vurgulu yorumu ile insanın kulaklarının pasını siliyordu. Kendine özel zevkinden doğan gösterişli sahne kostümleriyle de adeta bir görsel şölendi. Sesi ne kadar seviliyorsa, bu gösterişi de bir o kadar beğeniliyor ve merak ediliyordu.
Sahnede bütünlük oluşturma titizliğiyle her sahnesi ayrı bir tiyatral hava estiriyordu. İşte bu yüzden ona, sadece yaşadığı süreçte değil, öldükten sonra bile adının yerine telaffuz edilecek “Sanat Güneşi” betimlemesi atfedildi.
Çocukluğu ve eğitimi
Bursa'nın Hisar semtinde, Ortapazar Caddesi'ndeki 30 numaralı ahşap evde Kaya ve Hayriye Müren çiftinin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi Üsküp'ten Bursa'ya göç etmişti. Babası kereste tüccarıydı. Ufak tefek ve çelimsiz bir çocuktu. 11 yaşında Bursa'da sünnet oldu.
İlkokulu Bursa Osmangazi İlkokulunda (sonradan Tophane İlkokulu ve Alkıncı İlkokulu) okudu. Henüz ilkokuldayken yeteneği öğretmenleri tarafından keşfedildi ve müzikli okul müsamerelerinde baş rolleri oynamaya başladı. Hayatındaki ilk rolü, bu müsamerelerden birindeki çoban rolüdür.
Ortaokulu yine Bursa'da, Tahtakale'deki 2. Ortaokulda tamamladı. Ortaokulu bitirdikten sonra babasına İstanbul'a gitme arzusunda olduğunu açıkladı ve onun da onayıyla İstanbul Boğaziçi Lisesine yazıldı. Bu okulu birincilikle bitirdi. Olgunluk imtihanlarını pekiyi dereceyle verip İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisine (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) girdi. Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen atölyesinden mezun oldu. Desen çalışmalarını öğrencilik yıllarından başlayarak pek çok kez sergiledi.