CESAMİN ÖZKAN
Avukatlar en önemli, üstelik kendileri ile ilgili nedenlerden dolayı yürümek istiyor, AKP polis gücü ile o avukatları, yani hukuk ve demokrasiden gücünü alan insan haklarını engelliyor. Bu tablo artık Türkiye Cumhuriyetinde Anayasanın, hukukun ve demokrasinin, geldiğimiz noktada, sözde bir iktidar durumuna düşmüş AKP tarafından yok sayıldığının en somut kanıtıdır. Bu, artık çok tehlikeli bir duruma gelmiş olduğumuzunda ayrıca göstermektedir. Artık hükümet, hak arayan her kim olursa olsun, onların böyle bir haklarının olmadığını bu defa açık açık ifade ediyor bunu açıklamakta sakınca da görmüyor.. AKP ve onun başı, artık bu ülkede hukuk ve demokrasiden gücünü alan insan haklarını, kendi dikta rejimlerinin önünde engel olarak göründüğünü, o nedenle Türk milletinin bu tür haklarını kullanmayacaklarını, aslolan onlara saltanat sunacak bir rejimin inşasının ve onun devamını sağlamak olduğunu beyan etmektedir.
BÖYLE BİR DURUM KARŞISINDA BİZ BİZİ SORGULAMAK ZORUNDAYIZ...
Tabi ki böyle, sözde bir iktidar partisinin karşısında toplumsal muhalefetin olması gerekenden geride olduğunu, buna neden olan koşulların hala devam ettiğini görmek lazım. Dolayısı ile muhalefet cephesinin bu koşulların oluşması sürecindeki konumunu ve şu anki durumunu irdelemek çok çok önemli iken, geçikilmiş olan o önemli işleri hızla yaşama aktarmak da artık elzem olmuştur. Bu, öncelikle an itibarı ile yüz yüze olduğumuz ulusal tehlikenin yok edilmesi, ve sonrasındaki etkili siyasal yapının oluşmasını sağlamak adına da önemlidir. Aksi halde mevcut tehlikenin giderilemesi ötelenecek iken, sonrasında da olumsuzluk alanlarının yine var olacağı anlamına gelecektir.
Muhalefet, AKP iktidara geldikten sonraki dönemlerde an be an bu dikta rejim heveslilerinin heveslerine ulaşmalarını engellemek adına gereken çalışmaları yapmış, alınması gereken önlemleri sağlamış olsaydı, mutlaka bu gün bulunduğumuz olumsuz yerlerde olmayacaktık. Yani, toplumsal muhalefet, muhalefet partileri marifetiyle güçlü sağlam ve canlı tutulmuş olsaydı, AKP ve başı bu kafar cüretkar olamayacak ve bu kadar anti demokratik hedeflerine ulaşamayacaklardı.
Burada özellikle Cumhuriyet Halk Partisi ne çok ama çok önemli görev düşüyorken bana göre bu görevde çok farklı nedenlerden dolayı yapılamadı ve halada bu konuda çok ciddi anlamda noksanlıklar devam etmektedir..Cumhuriyet Halk Partisi başta olmak üzere, diğer bütün muhalefet alanları siyasal görevlerini gerçekten yapabilmiş olsalardı örneğin AKP'ye karşı en etkili ve unutulmayan Gezi olayları yaşanmazdı veya aktörleri farklı olur idi...
Yani Turkiye Cumhuriyetinde AKP ve başı dikta rejim hedeflerine doğru ilerlerken, muhalefetin kendi alanlarında orantılı bir biçimde örgütünü dizayn etmemiş olması, ilerleyen yıllarda AKP ve onun başının güçlenmesine olanaklar sağlamıştır. Elbette Cumhuriyet Halk Partisindeki üst yönetim kadrolarına bu önemli görevleri başarmak düşüyordu. Bu önemli görevlerin ise, o görevleri başarmak için gerekli donanıma sahip kişiler ile ancak başarabileceği ortadadır. Bu, uzunca yıllar CHP' de olmadığı içindir ki AKP karşısında olması gereken başarı sağlamlamadı. Zaten diğer sağ partilerden de bu boşluğu dolduracak muhalefet yapmalarını beklemekte eşyanın tabiatına aykırı bir beklenti olurken, zaman zaman sert muhalefeti ile dikkat çeken MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'nin tutarsız davranışları da bu anlamda destekleyici bir olgudur. Sonuç olarak Cumhuriyet Halk Partisi, yolsuzluk yoksulluk ve yasaklar temelinde dikta rejimine doğru yol alan AKP karşısında ancak bu alanların panzehiri vede demokrasinin teminatı olabilecek unsurları ile savaşımı kazanabilir idi. Hatta bu savaşıma neden olacak kadar AKP ve başının palazlanmasına fırsat vermemiş dahi olurdu. Bu olmadı, çünkü yolsuzluk yoksulluk vede yasaklara karşı durabilecek Atatürk ve Parti ilkeleri ile donanmış yiğit unsurlar bizdede tercih edilmedi.
Bunun yerine kişisel çıkar ve egolarını öncelik yapan Veli Ağbaba, Tuncay Özkan, Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı gibi ve bunlara daha eklenecek bir çok donanım ve liyakattan yoksun isimler nedeni ile etkili muhalefet alanlarının içleri boş tutulmuş oldu. Bu ve benzer isimler vede onların örgüt teşkilatlarında yapılandırdığı, kendi çıkar ve egolarına yönelik çalışmaktan başka öncelikleri olmayanlar, AKP ve onun başındaki muktedir gözle görülmeyen, ancak kamufle edilme özelliği olan hizmetleri sunmuş oldular, buna da devam etmektedirler.
Bu isimlerin parti ilkeleri ile davranarak, partiye güç katmak adına asla bir hikayeleri yoktur. Ancak tam tersine kişisel çıkar ve egolarının belirlediği onlarca hatta yüzlerce hikayelerinin var olduğunu söylemek somut delilleri ile bulunmaktadır... Üstelik bu isimlerin parti tabanında ve olası seçmen kitlemiz nezdinde bir karşılıkları da yoktur. Olmadığı gibi, tam tersine sözünü ettiğim kitleler üzerinde son derece itici ve son derece olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu tespitlerimin doğruluğu partimin ilgili birimlerinin yapacağı bir kamuoyu yoklaması ile kanıtanabilecektir. Hatta buradan halkla ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi'ye bu tür bir çalışmanın yapılmasına öncülük etmesini de hatırlatmak istiyorum. Düşmanla mücadelenin en etkili yolu onun merkezine yönelik, onun merkezini etkisizleştirici eylemlerdir. Emperyalizm ve Türkiye'deki işbirlikçisi AKP, bunu çok yazıktır ki CHP'nin üzerinde de etkili bir biçimde uyguladı. İşte yukarıda sözünü ettiğim, bir kısmı bilinçli, bir kısmı bilmeden farkına varmadan onların istediği normlarda davranışlar göstermeye ve öyle davranan kişi olma özelliği ile dönüştürülmüş unsurları partinin merkezine hem taşıdılar hemde ürettiler...
Rant gözlüğünü kolayca gözlerine takma kişiliğinde olan bu unsurlar, parti ilkelerinden uzak, ancak AKP ilkelerine gittikçe yaklaşan bir tutum içerisinde partiyi güçsüz kılmak adına eylemler içerisinde oldular. Öyleki geniş kitleler üzerinde "Akp' den farklar ne " gibi söylemlerin üreme merkezi oldular. Şu çok önemlidir ki partinin önemli alanlarında görevli olmalarının onlara sunduğu olanakları şov içerikli davranışları kullanarak, bu görülmesi güç olumsuz eylemlerini, delil karartma ve kamufle etme adına da profesyonelce kullandılar. Betona dayalı rantı bol il ve ilçe belediyelerinin başına kendi çıkar ve egolarını besleyecek kişilikleri oralara başkan olarak taşıdılar.
O başkanlar partinin üye tabanını niteliksizleştirecek çıkar odaklı kirli organizasyonların adresi oldular. Bu yarattıkları kirlilik o kadar büyük oldu ki, sayın Kılıçdaroğlu'nun ciddi müdahalesi eğer olmaz ise, etkisi önümüzde yapılacak kurultayda da güçlü şekilde görülecektir.
İşte bu kirlilik özellikle son dönemlerde, Veli Ağbaba, Tuncay Özkan, Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı tarafından özellikle yaratıldı. Bu anlamda partinin vitrini olması gereken İzmir, adeta yukarıda saydığım olumsuzluklar adına tepe tepe kullanıldı. Gelinen noktada AKP ve başındaki kişinin, dolayısı ile emperyalistlerin bu ülkeye ve ulusuna vahşice saldırsını durdurmak için, onların beslendiği bütün alanlarla orantılı ve eş güdümlü bir yöntem ile mücadele etmek zorundayız. Partili partisiz taban tarafından yıllardır belirtiliyor ki, artık sayın Genel Başkanın parti etkinliğini olması gereken düzeye çıkartması için uhdesinde olan yetkilerinden kaynaklı sorumluluklarını yerine getirmesi artık bir gün dahi ötelenmemesi gereken zorunluluk olmuştur.
Bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerekiyorki oda, yukarıdaki isimleri zikretmenin benim için zul oluşudur. Hiç şüphe yoktur ki parti ve ülke kaygısı İçerisi nde davranan bütün yurtseverler partililerimiz yukarıda ki isimleri zikretmekten haz almazlar...Bunu şunun için belirtiyorum, yukarıda zikretmek zorunda kaldığım kişiler bizim parimizin güclenmesi temelinde yaptığımız etkili siyaseti zayıflatmak ve kendilerine güç devşirmek için bizim mücadelemizi kişilere endeksleme çabaları içerisine girerek bir taşla bir kaç kuş vurmayı hedeflemektedirlet...Tıpkı AKP'nin uyguladığı politikalarında olduğu gibi.
ÖNÜMÜZDEKİ KURULTAY ÖNEMLİ...
Önümüzde önemli bir kurultay süreci var. Buradan partinin üyesinden en tepesindeki yönetim alanlarında bulunan bütün yurtseverlere sesleniyorum. Bu kurultay AKP den ulusumuzu kurtarmanın önünü açacak kurultay olmalıdır. Belki de Türkiye Cumhuriyetini korumak ve yüceltmek için tıkanan yolu açacak kurultay olmalıdır. Bu yollar açılmadığı sürece, öyle sanıyorum ki bu ulvi vede zorunlu görevi ulu önderin Gençliğe Hitabesinde bahsettiği gençliğimiz yapmak zorunda kalacaktır. O nedenle partili herkesin bu kurultayın olması gereken sonuçlar ile gerçekleşmesi için üzerlerine düşenleri yapması, her kanaldan tepkileri ile baskı oluşturma eylemlerine katılmaları şarttır... Sayın genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu ise, ben ve benim gibi partili yurtsever unsurları dikkate almalıdır. Bizim söylemlerimiz ve önerilerimiz sadece sadece ülkemizi ulusumuzu korumaya yüceltmeye yöneliktir. Yönelttiğimiz bu hedefleri dikkate almak, değerli bulmak ise Cumhuriyet Halk Partisine ve onun genel başkana olsa olsa güç vermiş olacaktir. Deyim yerinde ise, yalvarmak bize yakışmaz ama ulusumuz adına, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği adına yalvardığımızı da kabul edelim. Bu size çıkar odaklı kendi belediye başkan adaylarının belirlenmesi için klipler çekip genel merkeze gönderenlerin yalvarmasına benzer bir yalvarma değildir. Onun ne kadar çok yapıldığını ve o taleplere yönelik sonuçlandırıldığını da biliyoruz. Artık o hataları yok etmek ve ülkemizi ulusumuzu aydınlık yarınlara ulaştırmanın yolunu açmamız adına partideki taban tepkisinin görülmesini bilimsel ve sağlıklı bir tutum olarak değerlendirmenin zamanı gelmiş ve geçmektedir... Bununda yukarı belirttiğim, partideki radikal içerikli revizyonlar ile başarılması ile direkt bağlantılı olduğu aşikardır. 1974' te Kıbrıs Barış Harekatını başlatma kararını önceden vermiş olan Bülent Ecevit'i bu kararından vazgeçirtmek için Ankara'da ABD'tarafından görevlendirilmiş olan Sisco, Ecevit' i yurt içinde yakın markaja alarak nereye gidiyorsa oda orada bu amaçla bulunmaya çalışıyordu. Bülent Ecevit, artık bıkmış olacakki Sisco'ya dönerek "Sayın temsilci bu defa kararı biz vereceğiz, isterseniz siz ülkenize dönünüz çünkü birazdan kıta hava sahanlığımızı 48 saatlik bir süre için yabancı uçuşlara kapatacağı " demişti...
Ecevit'in bu sözü üzerine ABD temsilcisi Sisco bavulunu alıp havaalanın yolunu tutmuş ve ülkesine dönmüş idi. Sayın genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, gün aynen Bülent Ecevit'in bu defa kararı biz vereceğiz dediği günden daha önemli bir gündür. Şimdi bu önemli karar için sıra sizde. Sizde, partide başlayacak, ulusal ve uluslar arası düzlemde önemli etkiler yaratacak insiyatif kullanmayı başarınız. Bunun ülkemiz için çok önemli sonuçlarının olacağını hep birlikte görmüş olacağız. Bu davranışınızı engellemek adına hangi merkezden olursa olsun, halkımız ve tabanımız tarafından size sunulacak gücün karşısında başka bir güç okşamayacaktır.. Lütfen partiyi ayakları üzerine oturmak ve iktidara giden yolu açmak, iktidarda da başarılı olmayı şimdiden garanti etmek adına atılması gereken adımları atınız. Mevcut genel merkez kadro yapısı ile güçlü bir hükümetin kurulamayacağı, siz buna niyetlensenizde engellerle karşılaşacağınızı şimdiden görmek önemlidir. Bütün bunlardan dolayı, bu kurultayın iktidar ile buluşma kurultayı olması için, bilinen işleri mutlaka yerine getiriniz...
Bu ulvi hedefleri olan çalışmaları, genel merkezde partiye ve ülkeye ayak bağı olmuş bir avuç niteliksiz unsurlara feda etmeyiniz...