ERTAN YILDIZ
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Belediyecilik bizim işimiz" lafını her fırsatta dile getirerek, yerel yönetimlerde ne denli başarılı olduklarını belirtiyordu...
Öztrak'ın bu tespitine en güzel yanıtlar sanırım yıllardır İzmir'den geliyordu!..
Öztrak değil, Otuzbeştrak'ı CHP'ye sözcü yapsanız, söylecekleri "Belediyecilik bizim işimiz" demekten öteye geçmeyecektir...
Öztrak'ın gözü yer mi şu çok öğündüğü belediye başkanlarını nasıl atadıklarını açıklamaya?
İki dönem İzmir'den MV olan ve hala gözü doymayan bir gözü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için kırpan, villasının bahçesindeki çimlerini bile o belediyenin taşeron işçilerine kestirtmekten utanmayan sözde devrimci kardeşimiz, geçtiğimiz hafta Gündem Otuzbeş yazarlarının dan birisine adaylık işlerinin hangi boyutlara geldiğini telefonda söylemiş!... Yazmaya kalkışsak, birilerinin ekmeğine yağ süreceğimizden, şimdilik pas geçiyoruz...
Mustafa İnce... CHP'li Güzelbahçe Belediye Başkanı... Haziran 2018 ayı Meclis'ine araba bağışı konusunu getiriyor... Bağışlanan arabanın güncel ekonomik değerinin 900 bin lira hatta 1 milyon lira olduğunu söyleyenler oldu...
Ortaya nasıl bir düğün-dernek kurulduğunu bilemiyoruz ama, Ak Partili (Konak İlçe Yönetimi'nden) İsmail Özden Özmen adlı kişi, CHP'li başkan rahat etsin diye AUDİ A 6 2 bin motorluk makam arabasını hediye (Bağışlıyor) ediyor Güzelbahçe Belediyesine...
CHP'li Başkan İnce'de konuyu Meclis'e getiriyor... Güzelbahçe Meclis Üyeleri'nden derlediğimiz bilgilere göre; Başkan İnce, Meclis'te bu araba şudur, arabayı bağışlayan budur şeklinde detaylandırmalar yapmadan, kestirmeden "Bu araba devletin kayıtlarına girecek, bana bağışlanan bir şey değil. Demirbaşa kayıt edilecek" şeklinde sözlerle bağışlanan arabayı Meclis'te oylamaya sunuyor... O çok değerli Meclis Üyelerinin hiç birisinin aklına "Kim bu adam?", "Ne iş yapar bu adam?", "Neden bu arabayı bağışlamak istiyor?", "Kaç para bu araba?", "Neye karşılık bu arabayı bağışlamayı akıl etmiş?", "Arabayı belediyeden bir çıkar için mi bağışlıyor?", "Bu adamın siyasi görüşü ne?", "Arabayı şartlı mı bağışlıyor?" vb. yüzlerce sorulması gereken sorular sorulmadan caaart diye araba bağışı Meclis'ten oy birliği ile geçiyor!
O çok değerli Meclis Üyeleri bir şekilde "Sarı çizmeli Memet Ağa"nın bağışladığı arabaya o çok kıymetli ellerini kaldırarak "OK" diyorlar!
Mesela; şu an Güzelbahçe Belediye Başkanlığı aday adayları arasında adı dolaşan ve geçtiğimiz günlerde Uğur Mumcu'nun yazılarından devşirme (İntihal) adeta manifesto gibi yazı yazan Alpay (Alpaslan) Kandemir'in, o yazısındaki "Omurgalı" siyasetçi profiline acaba kendisi uyuyor mu? "Siyasi hayatını, geleceğini, menfaatlerini, sağlama alma yolunu, birilerinin emrine girerek, ona dalkavukluk yaparak bulan insanlar, her zaman var olsa da son zamanlarda salgın bir virüs gibi çoğalarak zaten çok sorunlu olan ülkemiz siyasetini zehirlemeye, kirletmeye devam etmektedirler. İnsanların “yalakalığa” eğilimi, zayıflığından ve cahilliğinden kaynaklanır, çünkü Dürüstlüğün ve şerefin yükü ağırdır.Onurlu insanlar hep aynı çizgide yürürler. Bu yüzden duruşları hiç bozulmaz."
Alpay kardeşimiz daha yazısının başında "Onurlu insanlar hep aynı çizgide yürüler. Bu yüzden duruşları bozulmaz." diyor...
Şimdi Sarı Çizmeli Mehmet Ağa gelecek Güzelbahçe Belediyesine milyonluk araba bağışlayacak, Alpay kardeşimiz de sessiz kalmazsam "yalakalık", "onursuzluk" yaptı derler diye mi "kim bu adam" sorusunu soramamıştır?
İşin garibi; "Yanlış bildiğin yolda herkes ile yürüyeceğine, doğru bildiğin yolda tek başına yürümek daha iyidir; daha hayırlıdır." Alpay kardeşimiz iki dönemdir doğru bildiği Mustafa İnce ile aynı yolda yürümüyor mu?
Kaldı ki; aralarında bugün işlettiği dükkanın ruhsatını vermekten dolayı da yargılanan, cezaevinde yatan Güzelbahçe eski Belediye Başkanı Ertan Avkıran, onu tutup DYP'den CHP'ye getirme di mi? Alpay kardeşimizin ne işi var şimdi CHP'de? Kalkıyor CHP'deki omurgasız, yalakalara akıl dolusu yazılar yazabiliyor? CHP'ye getirilmeden önce, DYP'de kalsaydı, hem partisinin adı da ne güzel "Doğru Yol"du! Ne diyor Alpay kardeşimiz yazısında "doğru bildiğin yolda tek başına yürümek daha iyidir; daha hayırlıdır." breh breh... Yürü be kim tutar Alpay Bey'i!
Bak bak;
"Daha önceki yazılarımda bu tip asalak siyasetçileri yazmıştım. Bugün siyasette olması gereken ve herkes tarafından kabul gören ama uygulama konusunda büyük bir kesimin tercih etmediği “DİK DURUŞ” konusuna değinmek istiyorum."
Değin Alpay kardeş değin...
Alpay Bey, bu dik duruşunuz sayesinde kökü kaçak Zeynep Konakları'ndan villa edindiniz değil mi?
Bakın yukarıdaki soruşturma iznini yargıya İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu veriyor... (Adalet için yollara düşenlere sormak lazım; Güzelbahçe'ye ne zaman adalet gelecek?)
"Ülkemizin, gerçeği gibi doğru söyleyen insanları ötekileştirdiğimiz, el etek öpmeyen, yağcılık yapmayan, doğruları söyleyen, düşündüklerinin arkasından giden, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen ve bu görüşlerinde ısrarcı olup, bir duruş sergileyen insanları da hiç ama hiç sevmeyiz.
Siyasetteki koltuk ve makam sahipleri, siyaset yaptıkları insanları, kendileri gibi düşünmek zorunda bırakmış, kendileri ile beraber hareket edecek, her istediklerine evet diyecek, eleştirmeyecek, karşılarında fikirlerini bile beyan etmeyecek, önlerinde el pençe hazır ol vaziyette duracak, omurgasız insanları çok severler ve tercih ederler."
Alpay Bey, Zeynep Konakları'nın kaçak olduğu basında defalarca yazıldı çizildi... Onurlu ve omurgalı bir siyasetçi olmasaydınız; kalkıp böyle bir yazı yazıp, ona buna akıl vermeye kalkışmazdınız! Öyle değil mi? Alpay Bey sanırım omurgalı, onurlu, dik duruşlu yazılarını Zeynep Konakları'ndaki villasından yazıyordur!
Peki, Alpay Bey, Meclis'te eski Başkan Ertan Avkıran'a "pet" su şişesi attığınızı bilmeyen yok Güzelbahçe'de... Ertan Avkıran, Meclis'te yamuk mu duruyordu da attınız bu pet su şişesini? Sizin dik duruşunuzdan şüphemiz yok ama, Alpay Bey bu onurlu davranışı sergilerken kimin yanında esas duruştaydınız? "Esas"ı "dik" olarak düzeltiyorum!
Hem soruyor hem cevaplıyor!
"“DİK DURUŞ” sergilemenin iki türlü sonucu vardır. Cevap çok basittir. Ya kazanırsın, ya kaybedersin!… Tabi kaybetmeyi göze alacak baba yiğit varsa ve neredeyse!
CHP sini kamuoyu ve medya kuruluşları önünde tartışmak, suçlamak, kavga etmek, bölmek, yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve buna benzer hareketler yapmanın, kendi çıkarlarından daha önemli olmadığı izlenimi, parti tabanının tamamında oluşmuştur. Kavganın kazananı olmaz, ya kaybedersin ya da daha çok kaybedersiniz, egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek. Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin bile olsa asla mutlu olamazsınız.Siyasetçi, yaptıkları icraatların bedelini ödeyemiyorsa siyaset yapmayacak, bırakmasını bilecek. Yaptığı yanlışların bedelini, görmemezlikten gelerek, sonuçlarını partiye, bazen o yöre halkına, kurumuna, ekip arkadaşlarına ödetmek yerine, istifa etmesini bilecek, çok kullanılmasa bile hala bu Ülkede böyle bir müessese olduğunu hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum."
Alpay Bey, yazdıklarınızı karakterinizin bir yansıması olarak algılamak durumundayız... Bildiğimiz kadarıyla 10 yıllık bir tecrübeye sahip Meclis Üyesisiniz... Dik duruşunuzdan da taviz vermeden; "Bugüne kadar Meclis'e gelen konulardan kaç tanesine şerh koyabildiniz, kaç tanesine ret oyu verebildiniz?", "Meclis'e gelen tüm konular, dik duruşunuza paralel miydi?"
Alpay Bey, yarın Sarı Çizmeli Mehmet Ağa değil de "Abuzittin Kesekağıdı" çıkıp Güzelbahçe Belediyesine lüks araba değil de "BBG Evi" bağışlıyorum dese, konu Meclis'e gelse, araba bağışında olduğu gibi o omurgalı ve dik duruşlu tavrınızla elinizi kaldırıp "Yes" mi diyeceksiniz?
Alpay Bey'in yazdıklarına katılmamak elde değil... Öylesine güzel yerlere mesaj gönderiyor ki; yazının tamamını okuduğunuzda; CHP'nin İzmir'de İl Başkanı "YOK" dersiniz!
Alpay Bey'de haklı... Başta İl Başkanı olan kişinin sesini çıkaramayacağını bildiğinden, vermiş yazısında çoşkuyu!
Alpay Bey, Mustafa Günay'ın CV'sini kalkıp size anlatmama gerek yok, eminim benden çok daha fazla yaptıkları hakkında bilgiye sahipsiniz diye düşünüyorum... Omurgalı ve dik duruşunuz mu bugüne kadar Mustafa Günay'ın nasıl zengin olduğunu yazmanıza engel oldu?
Ya da şimdi MV olan Ednan Aslan'ın Güzelbahçe resitallerini yazmaya yine bu omurgalı ve dik duruşunuz mu engel oldu?
Yukarıda da belirttiğim gibi; Alpay Bey'in yazısını alkışlamamak elde değil... Fakat, böylesine sağlam vücuda, kafaya sahip ve omurgalı, dik duruşlu bir siyasetçinin harcanmasından korkuyoruz!
Anladığımız kadarıyla Alpay Bey "selden kütük kapmanın" çabasıyla, lafı büyük gösterip "Güzelbahçe Belediye Başkanlığı aday adaylığı bahane Meclis Üyeliği şahane" demeye getiriyor yazarak!
Albay Bey'i bu edebi yazısından dolayı kutladıktan sonra; Mustafa İnce Bey'in de bağış lüks makam arabası hakkında açıklama yapmayacağını düşünerek, "Belediyecilik bizim işimiz" diyen sözcü Faik Öztrak'ı arabanın teknik özelliklerini açıklamaya davet ediyoruz!
İşte kamuoyunun merakla beklediği o teknik sorular:
* Arabanın arka koltuğunda bele, sırta, popoya masaj yapan tertibat bulunuyormuş! Doğru mudur?
* Arabanın bir özelliği de aynı zamanda James Bond filmlerindeki arabalar gibi denizden yüzen bir modelmiş! Doğru mudur?
* Güzelbahçe trafiği yoğun olduğunda; Mustafa İnce Bey, Audi'si ile denizden Konak'a gidebileceği doğru mudur?
* Hayırsever iş adamı Audi 8 bağışlamayı düşünürken, araya Mustafa Günay Bey'in girdiği, göze batmasın diye bağışçıyı bir alt model (Ucuzu 680 bin liralık) Audi A6'ya ikna ettiği doğru mudur?