Gazetici Mutlu Tuncer, Facebook hesabından yaptığı yazılı açıklada, CHP'li Urla yeni başkanı İ. Burak Oğuz'a çok ağır suçlamalarda bulundu. Deyim yerindeyse gazeteci Tuncer, başkan Oğuz'u "emek hırsızlığı" ile suçladı...
İŞTE O YAZILI AÇIKLAMA:
URLA HALKINA ÖNEMLİ AÇIKLAMABelediye Başkanı İ. Burak ile yollarımızı ayırdığımızı duyurmam, bazı arkadaşlar tarafından ya anlaşılmamış, ya da yanlış anlaşılmış…
Geçtiğimiz hafta, kahvaltıda toplanarak İ. Burak Oğuz’a “Yeter artık bu kasıntı tavırların” deme kararı alan ancak Cumartesi günü anladığım kadarı ile İ. Burak’ın katıldığı ikinci kahvaltıda pek de etkili ses çıkaramayan belediye meclis üyelerinin büyük bir kısmı da önlerinde cereyan eden olayları kavrayamamışlar! Bu olayın belediye meclisini ilgilendirmediğini düşünüyor olacaklar ki; sesleri sedaları çıkmıyor…
Beni çileden çıkaran olayın özü çok kısa tanımı ile şu;
Belediye Başkanı Burak Oğuz, bedavayla getirmeye çalıştığı ve gerçekte de bedavaya getirdiği seçim döneminin, diyetlerini de Urla Halkına ödetmeye çalışıyor… Bu hem çok büyük bir haksızlık, hem de suç…
Bize yaptığı en güzel örnek.
Seçim döneminde 6 kişilik bir ekip ile bu kardeşin tüm kampanyasını yürüttük. Geceli gündüzlü 3 aydan fazla bir çalışma dönemi var. Bu zaman diliminde, çalışanları sinir hastası etmesini bir tarafa bırakacağım. Kaprislerini, egolarının dışa vurumunun nasıl insanları çığırından çıkardığından bahsetmeyeceğim. Bu nedenlerle iki kez çalışmalarımızı durdurduk, gelip özür dilemek zorunda kaldı.
Bu kişilerin ona hizmet için çalıştıklarını, daha tek kuruş para almadıklarını söyleyip, insanları küçük düşürücü davranışlardan kaçınması konusunda kendisini sert şekilde defalarca uyardım. Seçime az bir süre kala, etrafını yağcıların, yalakaların, hısım akrabaların, eski tanıdıkların, rantçıların doldurması, İ.Burak’ı daha da değiştirdi… Daha cüretkar yaptı. Bu konuları sonra yazacağım.
Bu arkadaşın seçimleri kazandıktan sonra tabii olarak bizimle bir hesaplaşması, borcunu sorması, kendisine verilen hizmetlerin bedeli için bir ödeme planı çıkartması gerekiyordu… Kendisi ile yaptığımız bütün konuşmalar faydasız kaldı. “Belediye başkanlığım sürecinde de benimle çalışacaksınız, sen danışmanımsın” dedi bana ama, emeğin bedeli hesaplaşmasını Enginar Festivalinden sonraya bıraktı. “İyi” dedik.
Bu arada emeğimizin dışında cebimizden de para harcamayı da sürdürdük. (Çok zenginiz ya) Fi Sanat Akademisinde genç çocuklara filmler hazırladık. Çekimler yapıldı. Yoğunluktan oradalarda uyumak zorunda kaldık. Çalışmalar artık belediyeye hizmete dönmüştü…
Çocuklar küçük gelirler elde ettikleri derslerini iptal ettiler. Bu işlere kanalize oldular ama, bu arada “Ne olacak bu işin sonu, bu adam hiç paradan bahsetmiyor” diye yakınıyorlardı.
Ben de onlara “Hakkımızı elbette alacağız. Burak kimseyi kazıklamaz” diyerek onları yumuşattım. Enginar festivali bitti…
İ. Burak bırakın teşekkür etmeyi, bizi gördüğü zaman tavırlarıyla belli ediyor ki, “Artık gidin” der gibi yüzümüze bakar oldu. O her ziyaretçinin fotoğraflarını yayınlarken, sabah beşte kalkıp, horozu görüntülerken, biz bir kaos içinde bu işin sonunu düşünüyorduk. Ve bizim durumumuz Urla’da konuşulmaya başlandı…
İlçe Başkanı Hakan Özbadur devreye girdi ve artık bu sürüncemede kalan işin tamamlanması gerektiğini söyledi. Aldı İ. Burak’ı, Fi Sanat Akademisine getirdi.
Orada kendisine “Sen kasılmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Bu insanların haklarını yiyemezsin” dedim. Hayal kırıklığına uğradığını söyleyerek “Ne istediniz de yapmadım?” diye pişkin bir soru yöneltti. CHP ilçe Başkanı dahil, hepimiz şaşırdık. “Bir formül bulacağım” deyip gitti.
Ne formülü bulacaksın? Ne yapmak istiyorsun? Diye sorduk. Anladığımız emeğimizin hakkını vermek istemediği idi.
Daha sonra bir kez daha genç arkadaşlarla gittik. Bizden belediyeye hizmet vermemizi, çalışmalarımızı sürdürmemizi bunu da hizmet alımı ile yapacağını belirtti..
Bu işin sonraki kısmıydı tabii… Fi Sanat Akademisinin antetli kağıdı ile kendisine teklif yazıldı. 6 kişi için altı alık 90 bin lira… İş yine sürüncemede kaldı. Seçim öncesi çalışmalarımızı yok saydığını bir kez daha anladık. Çünkü çalışmalarımızla ilgili konuşmalarımızı “Anlamadım. Ben niye sinirleniyorsunuz anlamadım” şeklinde cevaplandırdı.
Ve sonunda kendisi bir formül buldu.
İki genç arkadaşı Urit’ten kadrolu 2.500 lira maaşla işe alacağını söyledi. Bu neyin bedeli? Seçimden sonra verilecek hizmetlerin bedeli. Ben kendisine bu çocukların çok fakir olduğunu, ancak konularında çok başarılı işler yaptığını anlattım. Haklarının yenmesinin günah olduğunu söyledim. Tınmadı…
Bana da ve yanımdaki iki kişilye ise 7 ay boyunca belediyeye 4.500 lira hizmet faturası kesip çalışmamı önerdi. İkiye böl, 2.250 lira… Yüzde 30 gelir vergisini düş, bin küsur lira… Bu komik teklifi tabii olarak kabul etmedik ve bize borçlunun kendisi olduğunu, belediyeden bir ay 15 günlük bir hizmet alacağımız olduğunu, bizim kampanya sürecinde yaptığımız işlerin parasını ödemek durumunda olduğunu anlatmaya çalıştık. Anlamadığını söyledi.
Sonunda, çocuklara yapılan işlerin dökümünü çıkartmalarını söyledim. Bir reklam ajansı ile anlaşsa 300 bin liraya yapmayacakları kadar çok iş vermişiz. Belediyeye yaptığımız hizmetleri de döküp, Fİ Sanat Akademesi vasıtasıyla 25 bin lira fatura kestik.
Ancak ekibim dediğim genç arkadaşlar, çok sıkılmış olacaklar ki, alacaklarından vaz geçip, benim haberim olmadan gidip, İ. Burak’a “Sen bizi işe al, biz hiçbir şey istemiyoruz. Faturamızı da geri çekiyoruz” demişler. Birisi işe gitmemek üzere, diğeri de gerçekten çalışmak üzere anlaşmışlar… Benim sürekli “Bu çocukların hakkını yedirmem” dediğim insanların bu davranışını nitelendirmiyorum. Parasızlık ve İ.Burak’ın yarattığı gergin ortam bu çocuklara bu hareketi yaptırdı biliyorum.
En son Arasta’da sabah 07.00’de İ. Burak ile buluştum. Kendisine yaptığının yanlış olduğunu anlattım. Böyle bir kavgaya meydan vermemesi gerektiğini belirttim. “Biz senin seçim kampanyanı yürüttük. Belediyenin değil. Borçlu sensin. Belediyeden alacağım bir ay 15 günlük. Sen bu paraları ödemek zorundasın” dedim. Bütün bu anlattıklarıma Fransız kaldı.
Toparlayalım;
Bir seçim kampanyasının bedeli, belediyeye kesilecek faturalarla ödenemez. Bu bence hem etik değil, hem yasal değil. Sonuç olarak belediye meclisi de, CHP İlçe Başkanlığı da “Bu iş bizi ilgilendirmiyor” diyemez. Kaldı ki, Hak, hukuk, Adalet, sosyal belediyecilik, emek diyen bir partinin belediye başkanı bunları yapamaz.
Tabii soracağım çok soru var kamuoyu önünde. Bunlardan birisi, Burak Oğuz’un seçim döneminde kaç lira harcadığı! Kimlere aldığı hizmetlerin karşılığında ne para ödediği… Yoksa tüm hizmetlerin karşılığını seçildikten sonra iş imkanları açıp mı ödemeyi planladı? Hal böyle ise eyvah!
İşte meselenin hikayesi budur… Geri kalanı dedikodudur.
Ayrıca Urla Halkından da özür diliyorum. İnsan tanımakta amatörmüşüz. Ama söz veriyorum, bu şahsın aldığı hizmetlerin karşılığını belediyeden ödememesi için elimden geleni yapacağım.
Bu gün iki avukatımla birlikte kendisine alacak davası açıyorum. Ayrıca suç duyurusunda bulunuyorum. Bakalım şahit olarak yazacağım belediye meclis üyeleri ve CHP ilçe örgütü “Hayır böyle olmadı, biz bu insanları tanımıyoruz” mu diyecekler, yoksa insan gibi doğruyu mu anlatacaklar?
Onların da gerçek yüzlerini görme fırsatı olacak bu Urla için…
Not: Bu açıklama Mutlu Tuncer'in sosyal medya hesabından alınmıştır...
https://www.facebook.com/m.tuncer35/posts/10215192794194330