CELAL EREN ÇELİK
Yerel seçimler bitti bitmesine ama hala yankıları, özellikle itiraz süreçleri ile birlikte sürerken seçim sonuçlarının partileri ve parti içi dengeleri nasıl etkilediğini yazmaya devam ediyoruz...Dün seçim sonuçlarının AKP'ye yansımalarını ele aldığımız KAYBEDİLEN BÜYÜKŞEHİRLERDEN ÇOK DAHA FAZLASIDIR, yazımızdan sonra bugün seçim sonuçlarının CHP'ye olan etkilerini kaleme alacağız...Öncelikle belirtmek gerekir ki kağıt üzerinde bakıldığında CHP çeyrek asırdır alamadığı Ankara ve İstanbul ile birlikte Adana, Mersin, İzmir, Eskişehir, Hatay, Antalya gibi büyükşehirleri alarak büyük bir seçim zaferine imza atmış gibi durmaktadır...Ancak bu sonuçların önemli tarafı "iki taraflı" bir özellik barındırmasıdır. Seçim sonuçları, parti olarak seçimin kazananlarından birisini CHP olarak bize gösterirken, aynı seçim sonuçları CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kaybeden" olduğu sonuçlar olarak karşımıza çıkmaktadır.Aslında bu sonuç CHP tarihinin en "fecaat" aday belirleme süreci olarak yaşanan gelişmeler sonucunda belli olmuştur.CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, aday belirleme stratejisini "seçim kazanmak" üzerine değil seçim sonrasında yaşanması kaçınılmaz gözüken CHP içerisindeki değişim sürecinde, atayacağı ve kendilerini belediye başkanı yaptığı için tabiri yerindeyse "kurşun askeri" haline getireceğini düşündüğü belediye başkan adayları ile kurultay delagasyonunu kontrol altına almak ve kendi siyasal geleceğini en azından bir dönem daha garanti etmek odaklı bir şekilde kurgulamıştır.Zaten Ataşehir, Silivri, Kırklareli, Bayraklı, Bakırköy, Maltepe, Kadıköy gibi ilçelerde son derece tartışmalı isimlerin PM'de büyük çatlaklar ve tartışmalar yaşanmasına rağmen Kılıçdaroğlu tarafından aday olarak gösterilmesi bunun kanıtıır. Ancak aday belirleme sürecinde Bayraklı'da PM'de kendisini ortaya koyarak Erdal Aksünger'i oylatan ve Aksünger'in kendisine rağmen 42'ye 18 gibi bir sonuç ile PM'de aday olarak gösterilmesi ile fiili olarak parti içerisindeki "yönetme gücünü" kaybeden ve tabiri yerindeyse "son kursşunu" olan "İstifa restini" kullanan Kılıçdaroğlu, Oğuz Kaan Salıcı ekibi ile iş birliği yapmak zorunda kalmış ve parti listelerine 10 Aralık Hareketi damga vurmuştur.Önemle belirtilmesi gereken bir husus da şudur ki; bir "yanlış" adayın aday gösterildiği bölgede seçim kazanması, bu adayın "yanlış" olduğu gerçeğini değiştirmez. Siz %70'ler ile seçim aldığınız yerlere yanlış adayları da aday gösterseniz bu bölgelerde oyunuz azalsa dahi seçimi kazanırsınız. Bu bağlamda özellikle Kadıköy'de Şerdil Dara Odabaşı, Ataşehir'de Battal İlgezdi, Maltepe'de Ali Kılıç'ın seçilmiş olması Kılıçdaroğlu'nun siyasal başarı hanesine yazacak sonuçlar değildir....Gelelim asıl "seçim başarısı" olarak görünen illere... Ankara'da seçimi CHP değil Mansur Yavaş kazanmıştır hatta Mansur Yavaş seçim süreci boyunca CHP yönetimi tarafından yanlız bırakılmış, özellikle hakkında yürütülen karşı propagandanın en sertleştiği günlerde parti yönetiminden kimse Yavaş'ın yanında olarak kendisine sahip çıkmamıştır. Hatta ve hatta güvenilir kaynaklara teyit ettirdiğim bilgilere göre Mansur Yavaş'ın seçim ofisleri için CHP yönetimi "Biz size bütçe ayıramayız" demiş Yavaş bu ofisleri kendi çevresi ile finanse etmiştir. (Bu bilgiyi sn.Yavaş "siyasi nezaket gereği" yalanlayabilir ancak ben kaynaklarımdan aldığım bilginin arkasındayım.) Kılıçdaroğlu Ankara'da seçimi kazanmak için başka şansı olmamasından ötürü Yavaş'ı aday gösterip, Yavaş'ın zaten ufukta gözüken seçim galibiyeti üzerinden kendisine siyasal başarı öyküsü çıkarmayı hesaplamıştır.Bu nedenler ile Ankara'yı kimse Kılıçdaroğlu'nun hesabına artı olarak yazamaz.İstanbul'a gelecek olursak, İmamoğlu Kılıçdaroğlu'nun 2 sene önce başlayan "Karadenizli aday" profili çalışmaları esnasında kendisine Salıcı ekibi tarafından kabul ettirilen bir isimdir. Seçim kampanyasına başladığında %16 tanınırlık oranı olan İmamoğlu'nun seçimi kazanmasını beklemeyen Kılıçdaroğlu karşısında İmamoğlu son derece parlak bir seçim kampanyası yürüterek bireysel performansı ve özellikle son gece yaptığı son derece başarılı stratejik hamleler ile seçimi almıştır. Buna AKP'de Binali Yıldırım'ın ve İstanbul teşkilatının seçimlere asılmamasını ve "kerhen aday" olmasını da bir küçük yan faktör olarak eklemek gerekir.Yani burada da Kılıçdaroğlu'nun başarı hanesine yazılacakl bir artı yoktur.İzmir ise bir kale olarak zaten Kılıçdaroğlu'nun başarı hanesine yazılamayacağı gibi, Kılıçdaroğlu'nun son ana kadar asıl istediği Tuncay Özkan'ı aday göstermesi halinde kaybının söz konusu olacağı bir noktaya kadar getirilmiştir. Kaldı ki burada Tunç Soyer'in %60 bandını aşması beklenirken bu da gerçekleşmemiş, İzmir seçmeni CHP'ye "ince" bir mesaj dahi vermiştir. Yani Kılıçdaroğlu burada da etkisiz elemandır.Mersin'de İYİ PARTİ adayı Burhanettin Kocamaz'ın seçime katılamaması CHP'nin şansı olmuştur. Kocamaz'ın seçime dahil olacağı bir Mersin denkleminde Fikri Sağlar yerine tercih edilen Vahap Serçer'in kazanma şansı olmayacaktı. Seçimi ya Kocamaz yahut CHP ve İYİ PARTİ'nin parçalanan oyları arasından sıyrılan AKP adayı kazanacaktı. Yani Mersin'de de "yanlış adaya" rağmen CHP konjonktürel şartların lehine gelişmesi ile seçim kazanmıştır.Eskişehir zaten kale olan bir ildir, Antalya Baykal'ın seçim bölgesi ve uzun yıllar CHP'den başka belediye yüzü görmemişken zaten Kılıçdaroğlu yönetiminde kaybedilmesi skandal olan bir ildir, burada var olan potansiyel iyi bir aday ile birleştiğinde AKP'nin yönetsel hataları da buna eklenince seçim kazanılmıştır. Yani Kılıçdaroğlu'nun bir seçim dehası falan yoktur.Bolu CHP'ye geçerken Bolu'yu kazanan isim Muharrem İnce'nin sağ kolu Tanju Özcan'dır... Kılıçdaroğlu etkisi burada da sıfırdır.Keza ve belki daha da önemlisi "yanlış adaylar" ile girilmesine karşın kazanılan pek çok il ve ilçede CHP bir önceki seçimden daha az oy almıştır. Yani oylarda artma değil azalma söz konusudur. Bu ise CHP seçmeninin Kılıçdaroğlu'na verdiği "Verdiğimiz oylar sana, adaylarına ve yönetim şekline değil, partinin kendisinedir" mesajıdır açık ve net olarak.Şimdi gelelim seçim sonuçlarının CHP açısından yarattığı en önemli sonuca...Aday belirleme sürecinde Oğuz Kaan Salıcı ekibinin ve 10 Aralık Hareketinin damga vurduğu CHP'de, seçim sonrası Salıcı ekibinin ağırlığı ve kurultay delegasyonu üzerindeki hakimiyeti perçinlenirken, bir de Ekrem İmamoğlu gerçeği ortaya çıkmış ve İmamoğlu artık bundan böyle CHP içerisinde denklemin "belirleyici aktörlerinden" birisi olacak şekilde sahnede yerini almıştır.Bu saatten sonra Kılıçdaroğlu'nun kimseye seçim sonuçlarını kendi başarısı olarak "ambalajlaması" mümkün değildir zira parti dinamikleri de yukarıda yazdığımız asıl gerçek tablonun gayet net farkındadır.Bundan sonraki süreçte seçim sonrasında parti içi muhalefetten beklenen "olağanüstü kurultay" hamlesini Kılıçdaroğlu'ndan görürsek kimse şaşırmasın. Zira bu hamle Kılıçdaroğlu'nun koltuğunu koruması için artık "garanti" olmasa da tek seçenek gibi görünmektedir.Olağanüstü kurultay halihazırdaki son kurultay delegeleri ile yapılacağı için bir önceki kurultay sürecinde oluşturduğu "asker delegasyon" yapısının üzerindeki etkisini tamamen kaybetmeden bir baskın olağanüstü kurultay ile Kılıçdaroğlu bir dönem daha koltukta kalma stratejisini izleyebilir.Ancak bundan sonraki süreçte Muharrem İnce kadar ve hatta daha fazla biçimde parti içerisinde etkinliği artacak olan Oğuz Kaan Salıcı'nın başını çektiği Erdoğan Toprak, Canan Kaftancıoğlu, 10 Aralık Hareketi, SODEV, TESEV, TÜSES alt destekli yapılanma ve parti içerisindeki Kürt hareketinin etki alanının daha da genişlemiş olması ve buna bir de hiç hesapta olmayan "İmamoğlu faktörünün" eklenmesi, Kılçdaroğlu'nun bu hamlesini çok riskli ve hatta "umutsuzca" bir hamleye dönüştürecektir.Netice olarak başlıkta belirttiğimiz üzere 31 Mart gecesi sandıklar açıldığında CHP KAZANMIŞ KILIÇDAROĞLU kaybetmiştir.
Kaynak: http://www.gazzetta9.com/analiz/chp-kazandi-kilicdaroglu-kaybetti